"Geçmişte kazalar çok daha korkunç, ölümler çok daha sık ve iki ölüm arasındaki süre çok daha dardı."
Günümüzde pist üzerinde yaşanan kazaların tamamına yakını sıyrıksız atlatılsa da geçmişte kazalar göründükleri kadar korkunçtu. Ayrton Senna'nın vefatından hemen sonra Formula 1'de gerçek anlamda birinci öncelik haline gelen ve hızla yükselişe geçen güvenlik standartları ise 2000'li yıllardan itibaren ölüm ihtimalini neredeyse unutturacak boyutlara ulaşmıştı. 2007 Kanada GP'sinde, ortalığın adeta savaş alanına döndüğü kazada Robert Kubica'nın yalnızca ayak bileği burkulmuş ve Polonyalı pilot sadece bir yarış kaçırdıktan sonra pistlere geri dönmüştü. 2009 Macaristan GP'sinin sıralama turlarında ise çok daha ciddi bir olay yaşanmış ve Felipe Massa'nın kaskı delinmişti. Ferrari pilotu, her ne kadar sezonu kapatsa da ertesi sezona sanki o kaza hiç yaşanmamış kadar sağlıklı bir şekilde başlamıştı. 2010 Avrupa GP'sinde Heikki Kovalainen'e arkadan çarptıktan sonra havada ters takla atan ve soluğu bariyerlerde alan Mark Webber, kazanın hemen ardından direksiyonu dışarı fırlatıp aracı kendi başına terk edebilecek kadar sağlıklıydı.
Ancak standartlar ne boyutta olursa olsun, ortada insan bedeninin sınırlarını zorlayan bir hız mevcuttu. Ölüm her zaman bu sporun bir parçası olmaya devam edecek, dönem dönem varlığını hatırlatacak ve Imola'daki kara hafta sonundan yirmi yıl sonra ne yazık ki kendini tekrar gösterecekti. Söz konusu yirmi yıl, Formula 1 tarihinde bir pilotun ölümüyle sonuçlanan iki kaza arasında geçen en uzun süreydi. Güvenlik önlemleri, her ne kadar Ayrton Senna ve Jules Bianchi'yi hayatta tutmak için yeterli olmasa da ölüm gerçeğini yirmi yıl boyunca Formula 1'den uzak tutmayı başarmıştı. Geçmişte ise ölümler çok daha sık, zaman aralıkları çok daha dardı. Örneğin Roland Ratzenberger, Ayrton Senna'dan yalnızca bir gün önce hayatını kaybetmişti. Ancak o bir gün bile, iki ölümlü kaza arasındaki en kısa süre değildi.
1960 sezonunun beşinci mücadelesi, Haziran ayının 19. günü, Belçika'da start almak üzereydi. Normal şartlar altında 19 pilotun katılımıyla gerçekleşmesi beklenen yarış için start düzlüğünde 17 araç mevcuttu. Antrenman turlarında iki ciddi kaza meydana gelmiş, bu kazalarda Sterling Moss ve Mike Taylor ağır yaralanmışlardı. Moss'un burnundaki ve özellikle de bacaklarındaki kırıklar, onu birkaç ay boyunca direksiyona hasret bırakacaktı. Taylor ise o kadar şanslı değildi. Hayatını kaybetmemişti fakat kariyeri sona ermişti.
Temiz bir startın ardından 36 turluk mücadelenin ilk yarısı sorunsuz geçti. Yarışın orta noktasına kadar yalnızca birkaç pilot mekanik arıza ile yolda kaldı. Ancak damalı bayrak için hâlâ uzun bir mesafe vardı ve antrenman turlarında yaşananlar, belki de yarışta yaşanacakların habercisiydi.
Günün ilk kötü haberi Cooper takımının 22 yaşındaki pilotu Chris Bristow'dan geldi. Yarışın 20. turunda rakibiyle girdiği mücadele sırasında kontrolü kaybeden genç İngiliz, büyük bir hızla araçtan dışarı savruldu ve kafasını pist kenarındaki dikenli tellere çarptı. Yalnızca beş tur sonra, hemen hemen aynı noktadan bir kötü haber daha geldi. Bir başka İngiliz pilot Alan Stacey, Bristow'un dakikalar önce hayatını kaybettiği yere yakın bir noktada, yüzüne çarpan bir kuş sebebiyle aracının kontrolünü kaybetti ve taklalar atmaya başladı. Olay sona erdiğinde 16 kapı numaralı Lotus alevler içindeydi ve Stacey ne yazık ki araçtan inememişti.
Her iki pilot da tecrübesizdi. 1960 Belçika GP'si, Bristow'un Formula 1'deki yalnızca dördüncü, Stacey'nin de yedinci yarışıydı. Önceki yarışlarda mekanik arıza sebebiyle yolda kaldıkları olmuştu fakat o gün yolda kalma sebepleri farklıydı. Her iki pilot da Formula 1 kariyerlerinde ilk kez kaza yaparak yarış dışı kalmışlardı. Maalesef söz konusu kazalar, aynı zamanda son kazaları oldu.
Aradan altmış yıl geçti ve 2020 Bahreyn GP'sinin ilk turunda oldukça büyük bir kaza meydana geldi. Romain Grosjean'ın yaşadıkları; gelişen teknolojiye, değişen kurallara ve önceki onlarca olaydan çıkarılan yüzlerce derse rağmen Formula 1'in hâlâ ne kadar tehlikeli bir spor olduğunu hepimize tekrar hatırlattı. Çarpışma öylesine büyüktü ki araçtan geriye bir tek Grosjean kalmıştı fakat güvenlik standartlarının sürekli olarak geliştirilmesinin yegane amacı buydu. Aracın başına her ne gelirse gelsin pilotun burnu bile kanamamalıydı. Ortaya çıkan korkunç görüntüye rağmen Fransız pilot, ellerindeki yanıklar dışında sağlıklıydı, tek parçaydı ve hayattaydı.
eureur