Renault’un son dönemdeki başarısında öne çıkanlar otomobile yere basma kuvveti kazandıran difüzör sistemi ve Daniel Ricciardo’nun saf pilotluk yeteneği.
Yere basma kuvveti, yarış arabalarının abra kadabrasıdır. Havanın, görünmez bir elle arabayı yere bastırmasıdır.
Taban, bir Formula 1 arabasının ürettiği yere basma kuvvetinin %55’inden sorumludur. Özellikle difüzör bölgesi, arabanın altındaki havanın hızlı tahliyesine olanak verecek şekilde tasarlanır. Hızlı akan havanın basıncı düşük olur. Arabanın altındaki basıncın, üstündeki basınçtan az olmasıysa yere basma kuvveti olarak nitelenir. Yani arabanın yere basma kuvvetinin önemli bir kısmından difüzör sorumludur.
Renault’un son dönemdeki başarısının sırrı da difüzörde yatıyor. Renault, dört yarış önce arabanın difüzör bölgesine getirdiği güncellemeler sayesinde düzenli olarak podyumu zorluyordu. En sonunda Nürburgring’de podyumu yakaladı.
Renault motor sporları direktörü Cyril Abiteboul, yaklaşık 3 bin 500 gün (veya 188 yarış) sonra gelen podyuma rağmen gerçekçi. Abiteboul, “Düzenli olarak podyuma çıkmak için 1 saniye kadar hızlanmamız lazım.” dedi. Gerçekten de Almanya’da, Valtteri Bottas’ın yarış dışında kalmadığı bir senaryoda podyum şansları yoktu. Ancak şurası da bir gerçek: Öndeki iki takımdan biri hata yaptığı anda Renault pusuda bekliyor.
Bu podyum, Renault’nun geleceği için harika bir haber. Aynı şekilde Renault pilotları da arabanın son günlerdeki gelişiminden memnundur diye düşünüyor olabiliriz. Ama “bal porsuğu” lakaplı Daniel Ricciardo aynı şekilde düşünüyor mudur, bilemiyorum. Zira bal porsuğu, 2021’de McLaren için ter dökerken Renault’daki koltuğunu Fernando Alonso’ya bırakacak.
Şimdi Ricciardo’nun verdiği bu kararı konuşmanın tam zamanı.
Ricciardo’nun başarı arayışı
Daniel Ricciardo, 2020 sezonunun başında, 2021 yılından itibaren McLaren’da yarışacağını açıkladı. Renault’nun son dönemdeki yükselişini görünce, Ricciardo nasıl böyle bir karar verdi diye şaşırabilirsiniz. Ama şaşıracak bir şey yok. Çünkü Ricciardo’nun, McLaren’dan gelen teklifi kabul ederken kendince haklı nedenleri vardı. Büyük umutlarla transfer olduğu Renault, 2019 sezonunda hayal kırıklığı yaratmıştı. 2020 sezonu kış testlerinde de çok parlak bir tablo yoktu.
Oysa McLaren, çıkıştaydı. McLaren, 2019 boyunca yükselen performansını Brezilya’da podyumla süslemişti. Bu podyum, McLaren’ın turbo-hibrit çağın ilk yarışı olan 2014 yılındaki Avustralya GP’sinden bu yana çıktığı ilk podyumdu. Ayrıca McLaren, Mercedes’le motor anlaşması imzalamıştı. 2021’den itibaren grid'in en güçlü ve dayanıklı motoruyla yarışacaklardı. Yani McLaren hem motor gücünü sağlama almış hem de aerodinamik anlamda iyi bir ivme yakalamıştı.
McLaren’dan yana olan diğer unsur, F1’in anayasası olan Concorde anlaşmasıydı. McLaren’ın anlaşmayı imzalayacağı kesindi. McLaren, F1 için doğmuştu, F1 için yaşamaya devam edecekti. Oysa Renault’nun, Concorde anlaşmasının imzalanması ve F1’de devam etme konusunda tereddütleri vardı.
Bu nedenlerle Ricciardo, yıllık yaklaşık 17 milyon dolar daha az teklif etmesine rağmen McLaren’ın teklifini kabul etti. Amacı para kazanmak değildi, daha çok umut vadeden bir takımda şampiyonluk mücadelesi vermekti.
Ricciardo’nun, kariyer kararlarını verirken ana motivasyonu hiçbir zaman para olmadı. Geçmişte bu hatayı yapan pilotlar oldu, Jacques Villeneuve gibi. Yeni kurulan BAR takımının önerdiği yüksek ücretler onu cezbetmişti. Sonunda, çok parlak bir şekilde başlayan kariyeri toz ve gaz bulutu arasında kayboldu.
Ricciardo’ysa hep başarıyı aradı. Red Bull’dan, ikinci plana atıldığı için ayrıldı; Renault daha çok para teklif ettiği için değil. Ferrari’den gelen teklifi de başarı arayışı nedeniyle reddetti. Ferrari, Sebastian Vettel’den boşalan koltuk için Carlos Sainz Jr.’la beraber Ricciardo’nun da kapısını çalmıştı. Ricciardo, babasının İtalya doğumlu olmasına ve kırmızı tulumun çekiciliğine rağmen Ferrari’yi reddetti. Çünkü Ferrari, takımı genç yetenek Charles Leclerc üzerine inşa edeceğini net bir şekilde belirtmişti. Ricciardo, Leclerc’e şampiyonluk yolunda yardım etmek yerine kendi şampiyonluk hayali peşinde koşmak istemişti.
Yani Ricciardo’nun McLaren’ı tercih etmek için motivasyonu başarıydı. Ama rüzgâr bir anda tersine döndü. Renault’nun yeni atanan CEO’su, F1 operasyonunu, markanın pazarlama silahına dönüştürmek istiyordu. Renault, pandemi döneminde düşen gelirlerine rağmen F1’de güçlü bir şekilde kalmaya karar verdi. McLaren ise pandemi döneminde düşen gelirleri nedeniyle ekonomik krize girdi. Fabrikasını satışa çıkararak, F1 yatırımlarını bitirme mücadelesine başladı. Pist dışındaki bu gelişmeler her iki takımın pistteki performansına da yansıdı. Renault pist üzerinde fark yaratmaya başladı.
Bu gelişmeler nedeniyle Ricciardo’nun biraz karamsar bir süreçten geçtiğini düşünüyorum. Ama her şey bitmiş değil. Almanya GP’si sonrasında konuşan Abiteboul, “Ricciardo olmasaydı arabayı bu seviyeye çıkaramazdık. Ekibe harika liderlik etti. Bizi bırakmasına rağmen bugün olsa, yine onunla çalışırdım.” dedi. Demek ki Ricciardo’nun, takıma teknik anlamda liderlik etme yeteneği de var.
İşte Ricciardo, tüm bu nedenlerle umut etmeye devam etmeli. Yeteneği, takımıyla uyumlu çalışması ve liderlik özelliği, başarıya olan bitmez açlığı onu istediği yere getirebilir. 2021’i geçiş yılı olarak kullanıp 2022 kural değişimlerine takımını hazır hâle getirebilirse, düzenli podyumlar ve belki de şampiyonluk kovalayabilir.
En azından onu sevenler bu umudu taşıyor.
Fırat Keskin