Bugünlerde hepimizi yeni sezon telaşı sardı. Yarışanlar son rötuşları yapadursun, biz emekliler ise yeni sezonda neler izleyeceğiz diye merak içinde beklerken, hepimizi heyecanlandıran bir haber 34 Spor Kulübü’nden geldi. TOSFED Kupası dahilinde İstanbul’da tekrar bir asfalt ralli yapılacağını müjdelediler. Hem de, bir zamanın efsane etaplarından olan Teke’nin de içinde bulunduğu bir parkurda. Şimdi genç kardeşlerim bizdeki bu heyecanı anlamayacakları için şimdi sizlere kısa bir nostalji turu yaptırmak istiyorum.
“Biz eski çocuklar telli arabalarla oynardık, yeni nesil için anlatayım plastik bir otomobilin tavanına ısıtarak bir kalın tel geçirilir, telin ucu da direksiyon gibi yuvarlatılır böylece uzaktan kumandalı otomobil elde edilirdi. Bu arabalara kimi zaman asfaltın üzerine taş yardımıyla kimi zaman toprak ve kum birinkitilerini elimizle şekillendirerek parkurlar yapar, oyunlar oynardık. Tabii o yıllarda playstation’da Colin Mcrae Rally veya WRC oyunu oynama şansımız yoktu, kaldı ki Dünya Ralli Şampiyonası WRC vs. gibi spor olaylarından bihaberdik, Türkiye’deki otomobil sporundan ancak ortaokul, lise çağlarında haberimiz odu. Büyüklerimize göre belki şanslı küçüklerimize göre biraz daha şansız ama bence eski ile yeni arasında güzel bir bağ kuran bir kuşak olduk. Bu bağ kurma, köprü olma işini de bir süredir sporumuz için de yapmaya çalışan bir arkadaş grubumuz var.
Türkiye’de 80’li yılların sonunda ralli ile tanışmış olan bizler yeni nesil arkadaşlara çeşitli buluşmalar, toplantılar esnasında anlatmaya bize büyüklerden öğretilenleri şimdikilere taşımaya çalışıyoruz. Eskiden Volkan Işık’la Ralliye İlk Adım Seminerleri yoktu, Renç Koçibey Eğitim Semineri yoktu, hazır otomobil satın almak zordu, kendin yapmak ise ayrıca bir dertti, şimdiki gençler bu kurumlardan eğitim alıp, bir de otomobil aldıkları veya kiraladıkları zaman rallici oldum, diyorlar. Oysa gidip sanayide şimdiki adıyla garajların bizim zamanımızdaki adıyla tamirhanelerin sağında solunda beklemek vardı, belki içeriden bir ağabey davet eder de, orada köşede durabilme şansı yakalarsın diye, çat kapı gidemezdik. Yüksel Özgür Ağabeyi’mizin dükkanına gittiğimiz gibi, destur isterdi birkez. Yarışlarda yarışan büyüklerle tanışabilmek için fotoğraf imzalatmak vardı, şimdiki gibi pat diye damdan düşer gibi Serdar Bostancı’nın veya Volkan Işık’ın garajına gidip ben otomobil kiralamak istiyorum demek yoktu. Önce rallinin bir tozunu yutma meselesi vardı. Ya müdavim seyirci olucan, ya hakem , gözetmen olucan yada servise yardım edicen, ki bu da çok zahmetli bir işti çünkü şimdiki gibi salon salomanje servis alanı diye bir kavram yoktu, yol üzerinde etap aralarında servis alınırdı.
1989 yılında ilk yarışı Bakırköy Otokros veya Motokros pisti diye bilinen boş arazide Boğaziçi Rallisi Seyirci Özel Etabı seyrederek bu işe başladım. Sonrasında ehliyet aldıktan sonra her yarışa gitmek farz oldu. O yıllarda bilinmesi gereken önemli mevkiler vardı bunlar Bozhane, Mahmutşevketpaşa, Teke , Kömürlük gibi efsane etaplara ismini veren köylerdi. Buralar iyi bellenir bundan sonraki yarışlarda o köylerin etrafında dönen parkura ulaşmak için mihenk taşı olarak kullanılırdı.
Zaten Şile otobanı diye bir şey yoktu, daracık gidiş geliş yoldan Şile’ye gitmek 2 saat sürerdi. Köy yollarında kaybolmak ise cabası. Sezon Bozhane Tırmanma Yarışı ile başlar çoğu zaman asfalt Boğaziçi Rallisi ile devam ederdi. İstanbul’da asfalt ralli denince akla Bozhane, Mahmutşevketpaşa , Teke üçgeni gelirdi. Bu üç etabın ardına Manşar, Kömürlük, Ulupelit (eski ulupelit )gibi etaplar takılarak ralli renklendirilirdi.
Bir çok ağabeyimizin ve otomobilin harap olduğu bu şeytan üçgeninin belalıları hiç kuşkusuz Bozhane ve Teke’dir. Dibi görünmeyen kombine virajlar, kısa düzlüklerin ardına saklanmış tuzaklı sert sağlar sollar, ıslak olduğunda yaprak parçaları ve etap içine çıkan toprak ile jilet gibi olan asfalt bir çok sürücümüzü zorlamıştır. Hatta benim gibi bir çok arkadaşım ilk kazasını, ilk taklasını Teke’de atmıştır. Seyirci olduğumuz günlerde etap girişinde köpek saldırısından kaçtığımız, gece yarışında start sonrası geniş sol virajda yere yatıp yıldızlara bakarak motor homurtuları dinlediğimiz, asfalt etap deyince bir çoğumuzun hatırından çıkmayan bu isimlerden bir tanesinde tekrar yarış yapılması işte bu yüzden bizi bu kadar heyecanlandırıyor.
Gençtik, heyecanlıydık ve ralli bizim tek sevdamızdı, şimdi o etapların birinde tekrar yarış olması demek bizler için lise aşkını yıllar sonra tekrar görebilme fırsatı gibi bir şey. Bir zamanlar İskender Atakan’ın, Emre Yerlici’nin, Ali Bacıoğlu’nun yarıştığı etaplarda şimdi onarın yerine aday pırıl pırıl gençler yarışacak. Belki bir daha Teke’de yarışmak yada yarış seyretmek kimseye nasip olmayabilir. Bu sebeple, tüm yarış severleri sezonun açılış yarışına 15-16 Mart tarihlerinde düzenlenecek olan 34 Spor Kulübü tarafından düzenlenecek 34 Spor Ralli’sine davet ediyorum…