Tekrardan merhaba değerli F1 severler!

Bu hafta diğer takımları da biraz değerlendirmek istediğim için yazıyı iki bölüme ayırmıştım. Yazının bu kısmı biraz daha kısa. Umarım diğer takım taraftarlarına da kısa ve önemli bilgiler vermeyi başarırım. Şimdiden iyi okumalar…

McLaren

McLaren yarış direktörü Andreas Seidl’ın başarılarını sezon başından beri yazıyorum. Evet, Andreas takıma geç katıldı ve bu arabanın doğum sürecine katkısı yok. Ama arabanın ilerlemesi ve McLaren’ın, pit duvarında da müthiş organize bir görünüm vermesinin mimarı Andreas’dır.

James Key’in de takıma katılmasıyla müthiş bir ikili oldular. James, yıllarca Toro Rosso teknik direktörü olarak Red Bull’a geçiş için bekledi. Ancak Red Bull, teknik anlamda Newey’nin etrafında kurulan bir takım ve o takımda James kendisine yer bulamadı. Aynı Ricciardo gibi, kendisine yeterli değer verilmediğini düşündüğü anda da McLaren’a geçti. Kendisi için de daha doğru bir adım. Zira Red Bull’un F1’e ne kadar devam edeceği bilinmiyor. Red Bull’un ana işi yarışmak değil. McLaren ise tepeden tırnağa bir yarış takımı.

Bu ekip McLaren’ı ileriye taşıdı ve büyütmeye devam ediyorlar. Takımı, eski özlenen McLaren’a ulaştırıp ulaştıramayacaklarını zaman gösterecek. Ancak şimdilik şunu söyleyebiliriz: En azından motor aldıkları Renault’yu, yani ana fabrika takımını geride bırakmaya başladılar. Eğer Norris’in hidrolik arızası olmasa, yarışı 6'ncı ve 7'nci olarak bitireceklerdi.

Bu sezon kendilerinden kaynaklı olarak sadece bir kere yarış dışı kaldılar. Kanada’daki fren problemi, maalesef frenlerin yeterli soğutulmaması kaynaklıydı. Yani tamamen aerodinamik bir sorun. Bu hafta Norris’in yaşadığı sorun ise McLaren kaynaklı da olabilir, Renault kaynaklı da. Zira arıza, hidrolik sistemdeki bir hatadan kaynaklanıyor ise Renault’u işaret etmemiz gerekir. Hidrolik bağlantıların kötü yapılması sonucu yaşanan bir kaçak ise, McLaren kaynaklı da olabilir. Sonucu bekleyip görelim.

McLaren’ın pilot duo’su da harika bence. Bir tane tecrübeli genç ile bir tane çok yetenekli çaylak. Pilotların arasındaki uyum ve huzur da harika. Zaten bunu en yakından bilen Andreas Seidl da, Alonso ile ilgili bir soru üzerine, pilotlarımızdan memnunuz diyerek yanıt verdi. Yani Alonso’ya kapıyı kapattı. Çok iyi bir pilot olan Alonso, huzursuz bir kişilik olması nedeniyle, kariyeri boyunca yarıştığı diğer takımlarda olduğu gibi burada da istenmiyor. Maalesef durum bu.

Renault

Buradan Renault’ya geçelim. Fransa GP’si Renault için oldukça baskı altında başladı ve öyle de bitti. Fransız ekibi, kendi evinde başarılı olmak istiyordu. Tribünlerde binlerce sarı şapkalı ve bayraklı taraftar, en azından “Best of the Rest” olmayı istiyordu. Yöneticilerdeki beklenti de o yönde olduğu için tam kadro garajın içinde yerlerini almışlardı.

Renault ekibi de bu beklentileri karşılamak için Ricciardo’ya en güncel motoru taktı. Dayanıklılıktan emin olmadıkları için Hülk’de eski motor kaldı. Bu yarış gösterdi ki, son motor güncellemesi ile performans ve dayanıklılık anlamında iyi bir adım attılar. Ancak, aerodinamik olarak McLaren’a geçilmeye başladılar. Yani arabanın gelişme hızı açısından yetersiz bir performans söz konusu. Renault’da bütçe var, tecrübe var, o halde sorun nerede? Tahminim var ama yazmayacağım.


Burada Ric’e ceza çıkması can sıkıcı oldu.

Pilotları da iyi iş çıkarıyor. Bu hafta Ricciardo yaptığı bir hata nedeniyle haklı ceza alsa da, takıma uyum sağladı ve iyi işler yapıyor. Hülkenberg’in en zor sezonu, bu sezon olacak. Ric’i geçerse, kendisini ispatlar, yoksa değeri düşer.

Alfa Romeo

Hafta sonunun hoş sürprizi Alfa Romeo’ydu. Haftalar sonra yeniden puan aldılar. Tabii ki Raikkonen ile. Sauber’in teknik direktörü Beat Zehnder’in gözünden Raikkonen’i dinleyelim. Geçen haftaki performansı sonraki değerlendirmesi: “Rai inanılmaz bir pilot. Bütün yarış boyunca Hülk’ün baskısı vardı ama o hep cool kalmayı başardı. Gaza basması ve basmaması gereken zamanları biliyor. Lastiklerine ne kadar güvenebileceğini biliyor. Ne zaman, hangi motor modunu ve ne zaman, hangi enerji şarj durumunu kullanması gerektiğini biliyor. Diğer pilotlara, her tur 3–4 kere hatırlatma yapmak gerekiyor. Mühendisin Kimi’ye bir şey söylemesine gerek yok, her şeyi kendisi yapıyor.”


Raikkonen, Hülkenberg’den gelen baskıya çok iyi karşı koydu. Hatasızdı.

Kimi bu övgüleri tepeden tırnağa hak eden bir pilot. Özel hayatındaki düzensizlik ve hayata genel bakışı, yani hiçbir şeyi çok kafasına takmaması nedeniyle sadece 1 kere şampiyon oldu. Ama bu hafta sonu çıkardığı yarış ve özellikle son turda yaptıkları, başarılı günlerindeki yarışlarının hafızalarımızda tazelenmesini sağladı.

Alfa da, Rai’nin performansı ve başarılı teknik direktörü sayesinde, hak ettiği, ilk 10’daki yerine döndü. Dolayısıyla son derece başarılı görünen, Alfa’nın teknik direktörü Simone Resta’nın Ferrari’ye dönüşünün, bir söylentiden fazlası olduğunu belirtelim. Alfa Romeo, önümüzdeki süreçte 4 tane daha güncelleme paketinin hazır olduğunu belirtti. Sorunları anladık, adım adım gerçekleştireceğimiz güncellemelerle, ilk 10’da daimi olarak kalmak istiyoruz dediler.

Bize de onlara başarı dilemek düşer…

Haas


Günther ağzını bozdu ama haksız da değil.

Hafta sonunun kötü sürprizi ise maalesef Haas’dı. Haas’ın performans sorunu, takımın karakteristik bir özelliği olmaya başladı. Sezona iyi başlayıp, gerisini getiremeyen bir ekip görüntüsü bu takımın karakteristiği olmaya başladı. Aslında, İspanya ile birlikte sorunlarını çözme yolunda ilerleyen bir takım gibi duruyorlardı. İspanya’da süper bir performans ortaya koymuşlardı. Lastikleri çalıştırmanın downforce üretmekten geçtiğini anlamış gibiydiler.

Fakat işler Kanada’da ters gitmeye başladı. Kanada’dan sonra Günther, “Yolumuzu kaybettik, iyi gitmiyoruz.” demişti. Bu yarıştan sonra daha net konuştu: “Wir stecken tief in der Scheiße.” Yani “Boka battık.” dedi. Bu sözlerin üzerine bizim bir şey söylememiz doğru olmaz. Kısaca yolunu kaybetmiş, geliştirme yarışında geriye düşmüş bir ekip.

Değerli F1 severler, analizi şimdilik burada kesiyorum. Bu bölümü, ilk bölüm ile birlikte okursanız daha keyifli olur.

Avusturya öncesi yarışa bakış yazımda görüşmek üzere…

Fırat KESKİN