Bir çok takipçimizin bildiği üzere geçtiğimiz hafta sonu MotoGP'nin Britanya ayağı vardı. Motorsport.com olarak biz de yarışı Castrol LCR Honda garajından takip ettik.
Açıkçası yarış öncesinde bana "hafta sonu Castrol ile birlikte LCR garajında olacaksın" bilgisi geldiği zaman tepkim, "keşke geçen hafta sonu olsaydı bu, en azından zafer kutlardık" olmuştu. Son bir kaç sezondur durum öyle bir noktada ki, muhtemelen Ducati dışındaki diğer hiçbir takım hafta sonuna zafer bekleyerek girmiyordur. Üstüne bir de bu sezon serinin logosundaki MGP'nin, MarquezGP anlamına mı geliyor dedirten bir performansın sergileyen Marquez kardeşlerin dominasyonu altında geçmesi muhtemelen tüm takımları ruhsal olarak daha da zorluyordur.
Ancak benim beklediğim motivasyonu düşük çalışanlar yoktu Britanya GP'si padoğunda. Özellikle Honda çalışanlarının hepsinin yüzünde bir gülümse gördüm. Önceki yarış hafta sonundaki galibiyetin kalıntısı olarak biraz gülümseme bekliyordum evet ama bu momentumu tüm hafta yanlarında taşımaları beni şaşırttı.
Antrenman ve sıralama turları en azından Honda garajının beklediği gibi geçti ve açıkçası sprint yarışındaki 5.'lik ekibi oldukça mutlu etti. Zaten onlar da biliyor ki normal şartlarda bundan iyisi can sağlığı.
Padoğun öbür yanında ise dikkatimiz tabi ki Deniz Öncü'deydi. Moto2'de ülkemizi temsil eden Deniz, hafta sonuna gayet güzel başladı ve ikinci antrenman seansını lider kapatınca içimizi bir sevinç ve umut kapladı. Ancak sıralama turları sonrasında Deniz'i ziyaret etmek için yanına gittiğimizde duygularımız ters yüz oldu diyebiliriz. Küçük bir hatanın ardından Deniz'in sıralama turları erken bitti ve yarışa 18. sıradan başlamak zorunda kaldı.
Ama en azından otelimize üzgün bir yüzle dönmek zorunda kalmadık çünkü Castrol ve Honda, Zarco'nun Fransa zaferini kutlamak adına küçük bir sürpriz hazırlamıştı. Bizleri pit yoluna davet ettiler günün sonunda ve ne olduğunu bilmeden heyecanla gittiğimizde bizi bir 1967 Honda RC174 karşıladı!
George Beale tarafından replika olarak üretilen bu RC174, zamanında Honda'nın sadece iki tane ürettiği ve Mike Hailwood'un yarıştığı 6 silindirli modelle birebir aynıydı. Biz tabi ki sadece fotoğraf çekmek için aracın oraya geldiğini düşünmüştük ama ekip bizi bir kez daha şaşırttı ve bu iki tekerlekli tarihi çalıştırdılar! Üstünden günler geçmiş olabilir ancak hala kulaklarımda o inanılmaz sesi duyabiliyorum, modern GP motosikletleri RC174'ün yanında fısıldayan bebekler gibi kaldı diyebilirim!
Pazar sabahı, kısa ama keyifli olacak bir gün umuduyla piste geldik. Moto2 ve MotoGP yarışlarını izleyip, çok da geç kalmadan havalimanına doğru yola çıkmak programımızdaydı. Moto3 yarışı, Formula 1 Monaco GP'si ve MotoGP çakışmasın diye programın sonuna atılmıştı ve açıkçası onun yerine otobüste F1 izlerim diye düşünmüştüm. Tabi ki planlarımız beklediğimiz gibi ilerlemedi.
Moto2 yarışı Deniz için çok şanssız geçti, yarış içinde mücadele gösterse de temsilcimiz için unutulacak bir yarış oldu diyebiliriz ve açıkçası içimden "çocuğa şanssızlık getirdik galiba" diye düşünmedim desem yalan olur.
MotoGP yarışı ise tam bir duygu karmaşası oldu. Kazalar, düşen sürücüler, teknik arızalar derken gerçekten beklenmeyeni beklemek gereken bir yarış oldu. Fotoğrafçı olarak pistte görev alan benim için de işin beklenmedik tarafını Zarco getirdi diyebilirim. LCR ekibi için fotoğraf çekiyordum ve Zarco yarışa 9. sırada başladığı için podyum çok düşük bir ihtimal gibi görünüyordu. Doğal olarak ben de yarış sırasında hangi konumlardan çekim yapmak lazım derken bunu göz önüne aldım ve yarış sonunda podyuma gitmemeye karar verdim.
Tabi ki şu noktada hepinizin de bildiği üzere Johann Zarco doğru zamanda doğru yerde olmayı başardı ve kendi güzel yarışının üzerine öndekilerin şanssızlıkları binince kendini ikinci sıraya kadar çıkarmayı başardı. Yanlış hatırlamıyorsam yarışın bitimine 6 tur kalmıştı ve podyuma yetişmem gerekiyordu! İşin kötü tarafı ben Maggots virajındaydım ve Silverstone podyumu start düzlüğünün en başında, başka bir deyişle pistin öbür ucundaydı.
Nasıl bilmiyorum, bir şekilde tüm o mesafeyi koştum ve sürücüler soğuma turunu atarken podyumu çekecek fotoğrafçıların arasına girmeyi başardım. Ama şunu söyleyebilirim, tüm hafta sonunu birlikte geçirdiğim takım çalışanlarının podyum sırasında yüzlerindeki gülümsemeyi görmek için o koşuşturmaya değdi!
Günün sonunda MotoGP yarışındaki kırmızı bayrak, üstüne podyum ve garajdaki takım kutlamaları derken tahmin edersiniz ki Monaco GP'yi izlemeye yetişemedik. Ancak o kadar eğlenceli ve o kadar heyecanlı bir Pazar günü geçirmiş olduk ki, Pazartesi sabahına kadar Monaco'da neler olmuş bakmadım bile. Moto GP'nin ve Moto GP padoğunu dolduran adrenalinin insan üzerindeki etkisi işte tam olarak bu.
tr.motorsport.com