Ayrton Senna 31 yıl önce bugün Imola'da hayatını kaybetti. Peki gerçekte nasıl biriydi? Gelin beraber bakalım.
1994 yılında Imola pistinde yaşanan felaketin üzerinden 31 yıl geçti. O karanlık hafta sonunda önce Roland Ratzenberger, ardından da Ayrton Senna hayatını kaybetti. Senna o yıl spordaki 11. senesini geçiriyordu ve aramızdan ayrılırken 3 dünya şampiyonluğu vardı.
Senna, pek çok kişiye göre ilk kez 1984 yılında Estoril'de düzenlenen sezon finalinde fark edildi. McLaren pilotları Niki Lauda ve Alain Prost arasında geçen şampiyonluk mücadelesinde, o zaman henüz çaylak olan Brezilyalı Ayrton Senna sahneye çıkmıştı. Lauda, kötü bir sıralama seansı sonrası 11. sıradan başlayarak öne doğru tırmanmaya çalıştı. Ancak genç Senna, daha güçlü araçlara karşı gösterdiği dirençle Lauda'yı uzun süre arkasında tuttu. Lauda sonunda onu geçse de, Senna üçüncü olarak podyuma çıkmayı başardı. O gün, henüz 24 yaşındaki Senna'nın gelecekte izlenmesi gereken bir isim olduğu kesinleşmişti.
Senna'nın sürücülük yetenekleri ve doğal hızı tartışılmazdı. O, daha düşük seviyedeki araçlarla bile olağanüstü işler başarabilen nadir isimlerden biriydi. Zengin bir aileden gelen Senna, Formula 1'deki beşinci sezonunda, 1988 yılında ilk şampiyonluğunu kazandı. McLaren'daki takım arkadaşı Alain Prost ile birlikte o sezon 16 yarışın 15'ini kazanarak bir rekora imza attılar.
Senna, çoğu kişi için ulaşılmaz, hatta zaman zaman kibirli ve bencil biri olarak görülüyordu. Ancak gazetecilik mesleğini yapan biri olarak onu tanıyanlar, bu algının ne kadar yüzeysel olduğunu çok iyi biliyordu. Karşılıklı saygı olduğu sürece, Senna ile iletişim kurmak son derece kolaydı.
Gazeteci Von Gerhard Kuntschik, Senna ile ilgili bir anısını şöyle anlatıyor: "1989 Monaco Grand Prix’si öncesinde, o yarışın antrenman günü olmayan cuma gününde Senna ile ilk özel röportajımı yaptım. Röportaj, onun Monako limanı üzerindeki evinde gerçekleşti. Bu buluşmayı, Senna’nın kişisel antrenörü Jo Leberer ayarlamıştı. Yanımda fotoğrafçı meslektaşım Michael Glöckner da vardı. Kapıyı açan Senna, Glöckner’i görünce biraz sert tepki verdi: 'Fotoğrafçı olacağı konuşulmamıştı' Ben de röportajın belgesiz kalmasının uygun olmayacağını söyledim. Kabul etti ama 'Sadece balkonda, evin içinde değil' dedi. Liman ve saray manzarası eşliğinde çekilen o fotoğraflar zaten en iyileriydi. 20 dakika olarak planlanan röportaj 45 dakika sürdü. Birbirimizi tanımaya başladık. O günden sonra Senna ile iletişim kurmak çok daha kolay hale geldi."
Senna, pistte agresif ve ödün vermeyen bir pilottu. Ancak vizörü kapattığında değişen bu görüntünün arkasında, derin düşüncelere sahip, duygusal, bilgili ve son derece anlayışlı bir insan vardı. Formula 1 dışındaki konulara da meraklıydı. Konuşurken hiçbir zaman üst perdeden konuşmaz, ama düşüncelerini net biçimde ortaya koyardı. 1988, 1990 ve 1991 yıllarında kazandığı şampiyonluklar sonrasında da kişiliği değişmedi. Daha güçlü rakiplerle, örneğin 1992 ve 1993 yıllarındaki Williams takımıyla mücadele ettiğinde bile aynı kararlılıkla savaştı.
Sürücülük kariyerinin en unutulmaz anlarından biri, 1993 yılında Donington’da yağmur altında gösterdiği olağanüstü performanstı. Ford motorlu McLaren aracında yeteneğini sonuna kadar sergiledi.
Von Gerhard Kuntschik şöyle diyor: "1993 Monza Grand Prix’sinde onunla son uzun sohbetimizi yaptım. Geleceğe dair planlarını, yarış sonrası hayatını ve umutlarını konuştuk. Henüz 1994’te yaşanacak trajediye dair hiçbir işaret yoktu. 1994 yılının Mart ayında, Imola'daki sezon öncesi testlerde sabah saatlerinde Williams garajında beraber sohbet ettik. Aracı henüz hazır değildi. Rahattı, yeni sezondan beklentilerini, kış boyunca neler yaptığını konuşuyorduk. Michael Schumacher henüz ciddi bir tehdit olarak görünmüyordu."
Fakat birkaç hafta sonra işler tamamen değişti. Schumacher sezona iki galibiyetle başlamış, Senna ise iki yarışta da yarış dışı kalmıştı. Imola'da üzerindeki baskı büyüktü. Rubens Barrichello’nun cuma günkü kazası ve Roland Ratzenberger’in cumartesi günkü ölümcül kazası Senna’yı derinden etkiledi. Yarış doktoru Sid Watkins ona “Artık her şeyi başardın, bırak” dese de Senna bu öneriyi kabul etmedi. Yarışmaya devam etti.
Herkesin sorduğu o sorunun cevabı hâlâ yok: “Ya Senna 1994 Imola’da hayatta kalsaydı ne olurdu?”
Bugün 65 yaşında olacaktı. Belki de tıpkı Emerson Fittipaldi gibi otomotivle ilgili büyük bir şirketin başında olacaktı. Genç sürücüleri, hatta belki ailesinden gelen yetenekleri destekleyecekti. Büyük ihtimalle bir markanın yüzü olur, yeni nesillerle bilgi ve deneyimlerini paylaşırdı.
Ayrton Senna’nın daha verecek çok şeyi vardı. Fakat kader farklı yazılmıştı.
tr.motorsport.com