Onlar sporla eğlenceyi bir araya getiren bir içecek firması. Ve 2004’te gözlerini F1’e diktiler. Macera İngiliz yarış takımı Jaguar’ın satın alınmasıyla 2005 sezonunda başladı ve Red Bull 2016’da 12. F1 sezonunu geride bıraktı.

Peki onların arka arkaya 4 şampiyonluk yaşadığı ve gridin büyük 4’lüsü haline geldikleri bu serüveni fotoğraflar eşliğinde hatırlamaya ne dersiniz?

NOT: Yazıyı ‘Zaman Tüneli’ şeklinde planladım. Yani günümüzden geçmişe doğru sıraladım. Bundan dolayı buradan sonrasını aşağıdan yukarıya okumanızı rica ederim ?

2016



RB12 şasisinin kusursuzluğu ve daha iyi hale gelen Renault güç ünitesi… Red Bull 2015’teki kıyametin ardından geri dönmesini bildi ve sezonun ikinci yarısından sonra Ferrari’yi suya dökerek Mercedes’ten sonra sezonu galibiyetle kapatan tek takım oldu. Ve Red Bull F1 tarihinde en genç yarış kazanan asi bir Hollandalı’yı kazandı.

2015



Red Bull 2014’te sorunlarını bir nebze olsun halletmiş ve sezona mükemmel bir şekilde dönerek başlamıştı. Ancak, 2015’te artık güç ünitesi sorunlarından kaçış yoktu ve 2015 Avusturyalı ekip için tam bir çöküş yılıydı. Daniel Ricciardo ve Danill Kvyat sezon boyunca ciddi manada motor sorunuyla boğuştu ve Red Bull spordan çekilme tehditinde dahi bulundu. Sezon boyunca 3 podyum elde edebilen ekip 2008’den sonra ilk kez bir sezonu ilk 3’ün gerisinde tamamladı.

2014


Bir devrin sonu. 2014’te spora merhaba diyen turbo-hibrit motorlarla Red Bull saltanatı yerini Mercedes’inkine bıraktı. Sezon öncesi testlerde takımın durumu tam bir felaketti. Fakat, Red Bull bir şampiyon olduğunu sezon başlangıcında yerel kahraman Ricciardo’nun sıralama turları ve yarışta elde ettiği 2’nciliklerle kanıtladı. Ekipte değişen tek şey performans eğrisi değildi, artık Red Bull’un yeni bir yıldızı vardı; Ricciardo…

Sezon boyunca Mercedes pilotları dışında galibiyet alabilen tek pilot olan Ricciardo, tabir-i caizse Vettel’i pistten sildi ve Alman pilota karşı büyük bir üstünlük kurdu. Bunun beraberinde Vettel, o dönemde büyük bir kesim tarafından eleştirilen Ferrari’ye geçiş kararını verdi.

2013



Renault destekli RB9 yine gridin en hızlı aracıydı, ancak Pirelli lastiklerinin yüksek aşınma oranı sezonun ilk yarısında yarışlarda aracın performansını gölgeledi. Sonra İngiltere GP’si geldi ve lastikler patlama yarışına girdiler. Bu rezalet sonrası FIA ve Pirelli lastikleri sertleştirme kararı aldılar. Sonuç mu? Vettel İngiltere’den sonra koşulan 11 yarışın hepsinde podyumdaydı ve sezonu 9/9 yaparak tamamladı. Araya tek bir nazar boncuğu yerleşmişti; Macaristan GP’si. Eğer o yarışı da kazansaydı arka arkaya 11 yarış kazanmış olacak ve kırılması imkansız bir rekora imza atacaktı belki de. Böylelikle Vettel ve Red Bull arka arkaya 4. kez şampiyon oldu.

2012



Alternatörler, alternatörler… Bir de İspanyol Samuray’ı Fernando vardı, bir de McLaren’in dayanıklılık sorunları… Belki de en zor şampiyonluğuydu Red Bull ve Vettel’in. Takım dayanıklılık sorunlarına çare bulana kadar Fernando Alonso şampiyona liderliğini perçinlemişti bile. Ancak İspanyol, Spa ve Suzuka’da kendi elinde olmayan nedenlerden ötürü yarışlara daha startta veda edince Vettel farkı kapattı ve öne geçti. Yine de sezonun final yarışları Vettel için hiç de kolay olmadı.

Abu Dhabi’de yarışa pit yolundan başlayan Vettel, etkileyici bir sürüşle 3. sırayı elde etti ve Brezilya’da ölüp ölüp dirildiği yarışta finiş çizgisini 6. sırada geçerek arka arkaya 3. Dünya Şampiyonluğunu ilan etti.

2011



Red Bull ve Sebastian Vettel tek kelimeyle olağanüstüydü. Sezon boyunca 15 pole pozisyonu ve 11 galibiyet elde ettiler. Webber de 3 pole ve uzun bir bekleyiş sonunda sezon finalinde ilk ve tek galibiyetini aldı. Rakipler hız olarak yakınlaşmıştı, ancak bu yakınlık yeterli miydi? Pek sayılmaz. Öyle ki takım zayıf karnı olarak adlandırılan son sürate en çok önem veren Monza’da bile rahat bir şekilde galip gelen taraftı. Tüm bunlara karşılık takım sezonun bitimine 3 yarış kala her iki klasmanda da dünya şampiyonluğunu ilan etti.

2010



Evet karşınızda gerçek bir canavar var; RB6. Ama bu canavar biraz da tutarsız. Arada sorunlar çıkarabiliyor. Tabii bir de öylesine 2 sahibi var ki… Red Bull için oldukça garip bir sezondu 2010. Araç çok hızlıydı ancak olayların ardı arkası kesilmedi.

Önce iki sürücü arasında Türkiye’de gerçekleşen kaza, sonrasında İngiltere GP’sinde Webber’in çatlamasına neden olan kanat değişikliği ve Macaristan’da Vettel’in güvenlik aracı bölümünde kusurlu sürüşü sonrası aldığı cezayla galibiyeti Webber’e hediye edişi. Tabii Kore’de Vettel’in patlayan motoru ve Fernando Alonso’nun şampiyona liderliğini geri alışı. Bu kadar istikrarsız form grafiğine rağmen ilk dünya şampiyonluğu kazanıldı. Sezon finali Abu Dhabi’de yanlış strateji yapan Ferrari ve Renault pilotu Petrov’a ne kadar teşekkür etseler az.

2009



Hızlı RB5 ve Vettel ile Webber’in harika sürüşleri Red Bull’un büyük anlar yaşamasını sağladı. Vettel, Red Bull’a ilk pole pozisyonunu ve galibiyeti Çin’de getirdi. Sezonun ilerleyen bölümlerinde bunu 5 galibiyet daha izledi ve Brawn’ın tek rakibi olabilen Red Bull sezonu her iki klasmanda da 2. olarak tamamladı.

2008



Hemen hemen aynı şasiyi kullanmalarına rağmen RB4 sezon içerisinde Ferrari destekli kardeş takım Toro Rosso’nun gölgesinde kaldı. Sebastian Vettel, Monza’da STR’ye ilk galibiyeti kazandırırken Red Bull’un en iyi sonucu David Coulthard’ın Kanada’da gelen 3.’lüğüydü. Morcivert kamp bunun beraberinde 5.’likten 7.’liğe geriledi.

2007



Red Bull, Adrian Newey tarafından tasarlanan RB3’le 2007 sezonuna zorlu bir başlangıç yaptı. Bilinen bir gerçektir, Newey hızlı ve dayanıksız tasarımlar yapar. McLaren, bu yüzden 2000’li yılların başlangıcında birçok kez kaza testlerini geçemeyerek sezona eski araçla başlamak zorunda kalmıştır.

Bunun paralelinde 2007 yılının ilk 7 yarışının her birinde en az bir RB3 yolda kaldı. Sezon ortasında gelen güncellemeler ile hız ve dayanıklılık geliştirildi. Ekibin 2007’deki en iyi sonucu Avrupa GP’sinde Mark Webber ve David Coulthard’ın sıralı bir şekilde elde ettiği 4.’lük ve 5.’likti.

2006



İkinci sezon Ferrari desteğine rağmen ilk sezondan daha zordu. David Coulthard, Monaco’da takımın ilk podyum finişini elde etti, ancak ekip sezon boyunca 2005’e oranla 18 puan geride kaldı ve kardeş takım Toro Rosso’nun kuruluş sorunlarıyla uğraştı.

2005



2004’te Jaguar’ı satın alarak spora giriş yapan Avusturyalı takımın ilk sezonu oldukça başarılı geçti. Daha ilk iki yarışta topladıkları puan Jaguar’ın bir önceki sezonun genelinde topladığından daha fazlaydı. Bu başarılı karne Red Bull’un ilk sezonunda markalar klasmanı 7.’si olmasını sağladı.

;;;