Bu ay gerçekleştirdiğimiz testler içinde en çok merak ettiğimiz arabalardan bir tanesi Renault Clio 0.9L Benzinli modeliydi.
Pek çoğunuzun bildiği üzere Renault 1940’lı yıllarından beri hemen hemen her dönemde çok ilginç küçük sınıf otomobiller üretiyor. Bunlar içinde gelmiş geçmiş en büyük ticari başarı ve popülariteye ulaşan ise şüphesiz Clio. Yıllar içinde biraz büyüyen ve ağırlaşan Clio, her dönemin en çok tercih edilen ve sevilen küçük sınıf otomobili olma özelliğini ise hiç yitirmedi. Şimdi ise yeni jenerasyonuyla her zamankinden daha ekonomik, konforlu ve göz alıcı.
Tasarım
Renault Clio boyutlarında ve formundaki değişikliklere rağmen her nasılsa yine de bildiğimiz, sevdiğimiz Clio olarak kalmaya ve tasarım dilini farklılaştırmak yerine geliştirip modernize etmeyi çok uzun süredir başarıyor. Yeni Clio mu? Evet daha kaslı, köşeli ve çarpıcı fakat o yine de bir Clio. Arabanın dingil mesafesinde 14mm’lik bir genişleme proporsiyonda önemli bir farklılık yaratmış. Arabanın uzunluğu ise 30mm kadar arttırılmış durumda. Clio III’e göre ise daha yatık bir ön cam ve yere 45mm daha yakın, alçaltılmış bir şasiyle karşı karşıyayız. Tüm bu proporsiyon ve ölçü değişiklikleri arabaya daha dinamik bir görüntü kazandırırken, Renault, aracın önceki jenerasyona göre 100kg daha da hafif olduğunu belirtiyor. Hem gelişmiş Aerodinami, hem de hafifleme elbette yakıt tüketimi üzerinde de öenmli etkiye sahip.
İç Mekan
Clio’nun içine geçtiğimizde boyutlarına oranla çok fazla hareket alanı buluyoruz. Özellikle arka koltuktaki diz ve baş mesafesi bu sınıftaki pek çok hatchback’ten daha fazla. Dijital hız ve devir göstergesi ile iyi konum ve ölçülendirilmiş göstergeler de takdirimizi topladı. Hele o Renault’un eşsiz rakam tipografisi yok mu? Hangi Renault’a binersem bineyim beni eski Renault 12’mize götürüyor (63’ Ford Thunderbird’ümüzü elbette daha çok severdim.) İç tasarımı normalde çok fazla etkilemeyecek boyut değişikliklerine rağmen iç mekanda boşluk yaratmak konusunda çok iyi iş çıkartan Renault, önceki versiyonun sevimsiz ve ‘şirket arabası’ damgasından kurtulamayan tasarımını tamamen çöpe atıp eğlence ve renkliliği önplana çıkartmış. Çok da iyi yapmış açıkçası. Ön konsol ve direksiyondaki parlak siyah plastik kaliteli ve özellikle gün içinde yaşanan ışık değişimlerinde günün her saati farklı bir arabadaymışsınızcasına otomobilinize karşı duyduğunuz hevesi sürekli yeniliyor. Orta konsolda bir başka dev isim LG’ye ait dokunmatik ekran kullanan Renault’un multimedya sistemi oldukça başarılı fakat Navigasyonun kullanımı biraz zor ve anlaşılması güç. Hele seyir halindeyken yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Bu noktada bira daha sadelik ve kullanım kolaylığı beklenebilirdi. Her ne kadar iç mekan plastiği ve malzemelerinin kalitesi arabanın ilk görüşteki kalite hissini yakalayamasa da son derece yeterli. Saçmalıklar da yok değil elbette. Örneğin el freninin önündeki cruise control tuşu ne akla hizmet orada anlamış değilim. Yine de bu sınıf ve fiyatta bir arabadan daha fazlasını beklemek haksızlık olur. Bu da nazar boncuğu olsun.
Performans ve Yakıt Tüketimi
Test aracımızdaki, Captur’da da rastladığımız 0.9 litrelik benzinli turbo motorunu test etmeyi uzun zamandır iple çekiyorduk. Beklediğimize değdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Motor hem çok sessiz hem de 3 silindirli ve 0.9 litre hacminde ve 90 hp gücünde olmasına rağmen turbonun erken açılmasıyla birlikte çok atak ve gaz tepkilerine karşı çok duyarlı. Yine de turbonun erkenden açılarak homurtusuyla kulağınızı okşamasına rağmen özellikle 4. vitese kadar güç erken kesiliyor. Tabii üç gün önce 260hp’lik bir BMW kullandığım için bana göre erken kesiliyor, yoksa anormal bir durum yok. Fren pedalının hissiyatı ve fren mesafeleri ise son derece başarılı. Clio’nun 0.9 litrelik benzinli motoru size hem şehir içinde hem de otobanda yeterli hız ve hızlanma değerlerini zorlanmadan sunuyor. Yakıt tüketimi noktasında da doğal olarak oldukça ekonomik değerlere ulaştığımız Clio ile karma kullanımda öngörülen fabrika verisi olan 4.5 litrelik tüketimi yakalamamız mümkün olmasa da 5-5.5 litrelik bir tüketimi rahatlıkla yakaladığımızı belirtmeliyim. Arabanın 1.5dci Dizel motor seçeneği de bulunuyor.
Sürüş
Kendi sınıfında doğal olarak Ford Fiesta ile büyük rakip olan Clio’nun gövde kontrolü ve süspansiyon ayarının Ford’dan bir tık daha iyi olduğunu (bkz: bir ölçü birimi olarak tık!) söyleyebiliriz. Özellikle bozuk zemin ve kasislerden geçerken Clio, Fiesta’ya oranla daha az sarsıntı ve daha fazla konfor sunuyor. Özellikle düşük süratte oldukça sessiz olan Clio’nun direksiyon tepkilerindeki netlik ise hızlandıkça iyileşiyor. Gövde stabilitesi yüksek hızlarda biraz bozulsa ve araba virajlarda yana yatma eğilimi gösterse de bu tepki bir eğilim olarak kalıyor ve tedirgin edici boyutlara ulaşmıyor. Direksiyon özellikle düşük hızlarda elektronik destekten biraz yoksun. Üstelik biraz da büyük ve benim gibi uzun boylu kullanıcıların canını zaman zaman sıkabiliyor fakat yine de günün sonunda şikayet edecek çok da büyük bir hata ya da sorun olmadığını belirtmeliyim.
Başarılı gövde kontrolü, konforu ve sportifliği doğru şekilde dengeleyen süspansiyonlarıyla Renault Clio bana uzun zaman sonra yine kendisini sürmenin bir zevk olduğunu kanıtladı. Velhasıl Japon üreticiler bu segment için ‘şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler’ şarkısını söylerken, Avrupalılar yine yapmışlar yapacaklarını.
Test sırasında kullandığımız Renault Clio Touch Turbo 90 Brygir'lik modelin fiyatı ise 39.600 TL'den başlayıp donanım seçeneklerine göre 43.700 TL'ye kadar çıkabiliyor.