En güzel Minardi araçlarından biri olan European ve KL logolu Minardi PS02
Formula 1 tarihinde birçok kazanan olduğu kadar kaybedenler de oldu. Pistler bir yıl yarışıp kepengi kapatan, parasızlıktan batan, puansız göçüp giden birçok takım gördü. Ama hiçbiri Minardi kadar kalbimizde yer edinemedi. Özellikle benim gibi 90’ların sonları yahut milenyumun başlarında F1’i izlemeye başlayanlar için Minardi’yi desteklemek, mazlumun yanında yer almak gibi bir gönül borcuydu. Ben de bu fakir ama gururlu takımın en dikkat çeken yarışlarını yazmak istedim.
1989 Portekiz GP’de Pierluigi Martini, Minardi’siyle 1 tur lider gitti. Bu, takımın lider gittiği tek turdu. Martini o yarışı 5. tamamladı. 1990 sezonunun ilk yarışı ABD GP’de ise Minardi’yi ilk ve son kez ön çizgiden start alırken görüyoruz. Martini o yarışı 7. tamamlayarak puanı kaçırıyor. Sezonun geri kalanını da puansız kapatıyor. 1991 sezonunda Minardi iki 4.lükle en iyi sonuçlarını bu yıl elde etmesine rağmen en çok puan aldığı sezonlar 7 puan ile 1993 ve 2005 sezonu oluyor. Ancak 2005’te puan sisteminin değişik olduğunu ve daha çok puan dağıtıldığını belirtelim.
Tabii takım fakir olunca aracın da rengi sponsora bağlı oluyor.
1999 Avrupa Gp’ye de ayrı bi parantez açmak gerekir bence, çünkü efsane yarışlardan biri. Sondan 3. yarış, Mika Hakkinen ve Eddie Irvine arasındaki şampiyonluk yarışı kızışmış durumda. Bir önceki İtalya GP’de Hakkinen’in yarış dışı kalması ve Irvine’ın ancak bir puan alması, Jordan’ının sarı renginden ve isminin karizmatikliğinden ötürü sevdiğim Heniz-Harald Frentzen’in yarışı kazanması onu bir anda “Lan olur mu olur!” düzeyinde iddialı bir konuma getiriyor şampiyonada. Bu yarışta da Frentzen polü alıyor.
Kim lider gitse yarış dışı kaldığı lanetli ve bol yağmurlu yarışta yukarda da gördüğümüz üzere Luca Badoer’in Minardi’si yarışı 4. götürürken yarış dışı kalıyor, hani şu 2009’da Ferrari’yle sürekli sonuncu olan Badoer, baksanıza ne kadar da üzgün arabadan çıktığında. Ben de olsam aynı davranırdım herhalde, ağlardım da valla. Bu şansı hayatında bi daha elde edemedi, altında Ferrari varken bile bunun yanına yaklaşamadı. Velhasıl, 50 yarışta start alıp da tek bir puan alamama rekoruna sahip olarak kariyerine veda etti. Ama tabi onun yerine Marc Gene 6. olarak Minardi’ye puan kazandırdı. Son turlarda şampiyonluk mücadelesi veren iki ismin önünde yer alan Gene, Hakkinen’e geçilse de Irvine’ı arkasında tutup onun bir saniye önünde kendisinin de ilk puanını almış oldu.
Hatırlanması elzem yarışlardan bir diğeri ise 2002 Avustralya GP. Yarışın startında R.Schumacher’in Barrichello’nun üzerine çıkmasıyla başlayan kaos, ilk turda 8 pilotun yarış dışı kalmasıyla sonuçlanıyor. İlerleyen turlarda mekanik sorunlar, diskalifiyeler, kazalar derken yalnızca 8 pilot yarışı tamamlayabiliyor. Alex Yoong 7. olurken, Mark Webber ise arkasındaki Toyota pilotu Mika Salo’ya geçit vermeyerek kariyerinin ilk yarışında, hem de kendi evinde 5. olarak ilk puanını kazanıyor. Belki de bu önemli başarısı Webber’in Red Bull’da şampiyonluk mücadelesi vermeye giden yolunu açıyor.
Benim dikkatimi çeken olay şu oldu. Şimdi bu Minardi’ler gridin en yavaş takımı ya. Bunlar startta öyle yavaş kalmışlar ki, o kadar kaza dönmüş bitmiş bunlar daha ilk virajı yeni dönüyor. ? Bu yavaşlıkları araçlarının yarışta kalmasını sağladı ve Formula 1’in en anlamlı hikayelerinden birini belleklerimize yazdı. Webber öyle sevinçli ki daha son virajı dönmeden sevinmeye başlıyor, zaten vatandaşlarının tezahüratları baştan çıkarmaya yetmiştir onu. Ben olsam napardım acaba? Türkiye Gp’de, ilk yarışımda 5. olucam, seyirciler benim için çılgına dönecek… Vay be! Ama finişi geçmeden sevinmezdim gibi, oyunlarda son virajlarda epey kaza yaptım ya da benzin bitirdim. ?
Hadi sen de oyna diyerek podyuma da çıkarmışlar çocuğu ?
2004 ABD GP’de ise olaylı geçtiğini sandığım yarışı 8 sürücü tamamlamış, Formula 1’in ilk ve tek Macar pilotu olan Zsolt Baumgartner yarışı 8. bitirerek puan almış. Ama özetini izleyince pek olay yoktu 2 kaza dışında, herkes motordan ya da vites kutusundan kalmış neredeyse. Eski zamanların heyecanı da buradaydı, dayanıklılık daha düşüktü ve bu nedenle ilk 6’ya ya da ilk 8’e puan verilse bile yarış tamamlayabilen küçük takımları puan potasında görebiliyorduk. Yakın zamanda ancak Jules Bianchi ve Pascal Wehrlein Manor’la bunu başarmıştı.
Minardi PS04 ile Baumgartner ABD’de ilk puanını alıyor.
2005 ABD GP de efsane sayılır ama tersten efsane. Oturup baştan sona bunu izlemiştim canlı yayında iyi mi? Michelin kullanan takımlar FIA’nın lastik politikalarından ötürü güvenlik endişesi duyması nedeniyle (ki Ralf Schumacher lastik patlaması nedeniyle sıralama turlarında kaza geçirmişti)(ve o sezon yarış boyunca lastik değiştirmek, patlamadığı sürece yasaktı) formasyon turundan sonra pite çekmişti araçlarını. Umudum vardı yine de, Ferrari’ler kaza yapar belki, sarışın Jordan’larım kazanır belki, Minardi podyuma çıkar belki diye diye izledim; hiçbir şey olmadı, 5. ve 6. bitirdi Minardi’ler böylece.
Unutulmayacak bir kare cidden.
Sonrası ise malum. Red Bull takımı satın aldı, Toro Rosso yaptı. O da gitti 2008 İtalya GP’yi kazandı. Ama hiçbir şekilde Minardi yarış kazansaydı vereceği duyguyu veremedi.
;;;