Sakhir GP’sinde Mercedes takımında Lewis Hamilton'ın yerine yarışan genç George Russell'ın herkesi etkileyen performansı aslında hiç tesadüf değil.
Başlıktaki ifade, Mercedes F1 takım patronu Toto Wolff’ün, George Russell için seçtiği kelimeler. George Russell’ın, Sakhir GP’sindeki performansı pek çok izleyici için sürpriz oldu. Ama Karting'de küçük bir kartopu olarak başlayan maceranın, böylesine büyük bir çığa dönüşeceği aslında uzun yıllar önce belliydi.
Kısa kariyerine baktığımızda potansiyeli kendisini gösteriyordu. Russell, her yarış pilotu gibi kariyerine Karting'le başladı. Pek çok turnuvada şampiyonluklar kazandı. Karting'deki başarıları sonucunda, 2013 yılında kendisini Toto Wolff’ün karşısında buldu. Toto o günü, “15 yaşında kapımdan girdiğinde, elinde içinde tüm bilgilerin olduğu bir sunum vardı. Güçlü yanları, zayıf yanları ve zayıf yönlerini güçlendirmek için yaptığı çalışmaları anlatıyordu. O gün için bana asıl sormak istediği, “Volkswagen motorlu bir takımda Formula 3 yarışlarına çıkarsam, gelecekte Mercedes için yarışmama engel bir durum oluşturur mu?” sorusuydu. O günden itibaren Mercedes’le sözleşmesi var.” cümleleriyle anlatıyor.
Toto’nun cümleleri, 15 yaşındayken dahi Russell’ın kafasında tek bir konu olduğunu gösteriyor: Mercedes’in Fomula 1 pilotu olmak. Russell o görüşmede, Volkswagen motorlu bir F3 takımında yarışacak olmasının, onun gelecekte Mercedes’e geçişine engel olmamasını güvence altına almak istiyordu. Henüz 15 yaşında olmasına rağmen, hedefleri son derece net olan, berrak bir beyin. Belki de Toto’yu etkileyen, yeteneğinin yanında bu zekâsı ve kararlılığıydı.
2014'ten itibaren, Mercedes’in desteğiyle Formula serilerinde yarışmaya başladı. 2014’te, Birleşik Krallık'tan pilotların katıldığı seriyi şampiyon bitirse de 2015’deki F3 şampiyonasında, kendisi gibi çaylak olan Charles Leclerc’in gölgesinde kaldı. 2016’da Lance Stroll’e geçildi ve sezonu üçüncü bitirdi.
Ancak 2017’den itibaren, tam da işler ciddileşmeye başlayınca kendisini topladı ve o yıl GP3 şampiyonasını tam 80 puan farkla domine etti. Aynı şekilde 2018’de, henüz çaylak sezonunda, GP2 şampiyonluğunu 68 puan farkla kazandı. Çaylak sezonunda, bu kadar büyük bir puan farkıyla GP2 şampiyonluğunu kazanmak önemli bir yetenek göstergesidir. Hem de Lando Norris ve Alexander Albon gibi güçlü rakipleri, Formula 2’de ikinci sezonlarında yarışırken. GP3’ün son yılında ve tek sezon yarıştığı GP2’de sürüşü karakter kazandı. Sıralamada çok hızlıydı ve en önde giderken yarışı kontrol etme yeteneği öne çıkıyordu.
Alt serilerdeki başarıları karşılıksız kalmadı. Toto’nun güçlü bağlarının olduğu Williams takımı, onunla sözleşme imzaladı. Alt serilerde kazandığı sürüş karakteri kendisini Williams’ta da gösterdi. Tek turda (sıralamada) müthiş hızlıydı. İki sezonluk kariyerinde, Bottas’ın karşısına çıkana kadar bir sıralamada dahi takım arkadaşının gerisinde kalmadı. Grid’in en yavaş aracı olan Williams’ı, bu sezon sıralamalarda tam dokuz kere Q2’ye çıkardı. Zaman zaman küçük hatalar yapsa da bitirdiği yarışların ezici çoğunluğunda takım arkadaşlarının önündeydi. Küçük hataları biraz da kalabalık arka sıralara bağlamak gerekir. Trafikte yarışmak zordur. Geçen hafta sonu, aşırı trafikte yarışmadığında, yarış performansıyla akıllardaki tüm soru işaretlerini de silmiş oldu.
Sürüş özelliklerinin yanında karakter özellikleri de olgunlaştı. Russell’ı yakından tanıyanlar, fabrikada çok zaman geçirmesi, mühendislerle iletişimi ve ayrıntılar üzerinde yoğunlaşması nedeniyle onu efsane pilot Michael Schumacher’e benzetiyor. Sonuç olarak, Russell’ın başarıları beklentiler dâhilinde gelişti. Beklentilerin dışında gelişen tek konu, Russell’ın boyunun bu kadar uzamasıydı. Russell, 186 cm uzunluğundaki boyuyla, F1 pilotları için aşırı uzun. Uzun boy, reaksiyon süresini uzattığı için istenmeyen bir özelliktir.
Uzun boyla ilgili diğer önemli olan konu da şu: Pilotun boyu, arabanın burun kısmının tasarımında, sınırlayıcı bir etkendir. F1 arabalarında pedalların yerleşimi, direksiyon üzerindeki düğmelerin, direksiyonun arkasındaki vites kulakçıklarının ve kavramanın yerleşimi tamamen pilotun boyuyla, el parmaklarının uzunluğuyla ilgilidir. Pilota göre özel olarak üretilir.
İşte tüm bunlar düşünüldüğünde, Russell’ın geçen hafta kendisinden 11 santimetre kısa olan Lewis Hamilton’ın sığdığı kokpite girebilmesi çok zordu. Bacakları aracın burun kısmına göre fazla uzundu. Bu nedenle dizleri sağa sola çarptı ve morardı. Ayakları da aracın burun kısmının yüksekliği için fazla büyüktü. Kurallar, pilotun ayaklarının ucuyla, arabanın burnu arasında iki santimetre boşluk olmasını istiyor. Hamilton, 42 numara ayakkabıyla; Russell, 45 numara ayakkabıyla yarışıyor. Russell, ayaklarının ucunun, arabanın burun kısmına değmemesi için 43 numara ayakkabı giydi. Yarıştan sonra ayaklarına kan oturmuştu. Omuzları da kokpite sığmıyordu. Elleri, çok büyük olduğu için vites kulakçıklarına istediği gibi hükmedemiyordu. Kavrama ise onun için uygunsuz bir yerdeydi. Düğmelerin konumları, kendi kullandığı direksiyondan tamamen farklıydı. Bu nedenle Russell, ilk gün sonunda direksiyonunu otel odasına götürerek düğmeleri öğrenmeye çalıştı. Kavramaya alışmak için odasındaki direksiyonla yaklaşık 100 kere kalkış denemesi yaptı.
Tüm bu koşullarda gerçekleştirdiği sürüş, tam anlamıyla başarıydı. Bunları bilen Toto Wolff, “Yeni bir yıldız doğdu.” ifadelerini kullandı.
Bence de sonuna kadar haklı.
Fırat Keskin