F1 2020 sezonu 81 gün sonra başlıyor.
Bu da bizi F1 için devrim olan bir gelişmeye geri götürüyor: Karbon monokok şasinin kullanılmaya başlanmasına.
1981 yılındaki bu teknolojik gelişme, F1'i sonsuza kadar değiştirdi.
Bu gelişim için kime teşekkür etmeliyiz? Lotus'tan Colin Chapman'a. Aslında John Barnard'lı McLaren da karbon şasiyi 1981'de tanıttı. Hatta McLaren bunun kendi inovasyonu olduğunu iddia eder.
Ancak durum öyle değildir. Olayın gelişimini kısaca anlatayım.
McLaren hafif kompozit malzemeler için havayolu firmalarının kapısını aşındırıyor, firmalarla toplantılar yapıyorlardı. Bu toplantılarda sessiz sedasız karbon fiber monokok şasi üretimi için bir firma ile anlaşmışlardı.
Fakat sessiz sedasız çalışan bir ekip daha vardı: Lotus.
Kendi bünyesinde ürettiği yol arabalarına karbon fiber parçalar yapan Lotus, sessiz sedasız kendi monokok şasisini üretmişti.
Buraya dikkat: Lotus kendi imkanları ile tasarlayıp üretiyor, McLaren başka bir havayolu firmasına ürettiriyor.
McLaren tasarım için firmalarla görüşürken, Lotus üretimi tamamlamıştı. Hatta "gizli" test izni ile arabayı piste çıkarmıştı bile.
23 Şubat 1981'de, Paul Ricard pistinde, Elio De Angelis tarihin ilk karbon fiber monokok şasili F1 arabasını, pistte ilk süren pilot oldu.
Yani söylemeye çalıştığım, Lotus otomotivdeki tecrübesi sayesinde karbon fiber şasi üzerinde çalışmaya McLaren'dan daha önce başlamıştı. Piste de daha önce çıkarmıştı.
Fakat resmi olarak, Lotus ve Mclaren takımları, ilk olarak 1981 sezonunda karbon monokok şasiyi tanıttı.
Lotus'un 1981'deki şasisi bir inovasyona daha sahipti: ikiz şasi. Ancak bu inovasyon kurallara aykırı bulundu ve Lotus 88 hiç yarışamadı.
Böylece karbon şasili ilk şampiyona arabası olarak McLaren bilindi. Ancak işin doğrusu Lotus 88 olmalıdır.
1981'den sonra, F1'de karbon monokok şasi yayılmaya başladı. Bir süre sonra da, yine Chapman'ın 1962 yılında tanıttığı "space frame" şasinin yerini aldı.
İlk "space frame" şasili F1 arabası olan Lotus 25'in şasisi alüminyumdan üretilmişti. Lotus 25'in şasisi aşağıdaki resimde
"Space frame", boruların bükülmesi, kesilmesi ve birbirine kaynatılmasıyla üretilen şasi tipi.
Bu şasi tipi aslında daha önceden otomotivde kullanılmıştı. 1930'lı yıllarda kısa süre parlayıp kaybolmuştu. Ama "space frame"in (boru tipi şasi) 1950'lerde dönüşü muhteşem oldu.
Önce otomotivde, sonra da 1962 yılından itibaren Colin Chapman tasarımlarıyla F1 arabalarında kullanıldı.
O dönemde, güvenlik anlamında standartları belirleyen şasi buydu.
Fakat bugünkü karbon fiber şasilere göre dezavantajları vardı:
İlk dezavantajı ağır olmasıydı. Alüminyum borular ve o boruların üzerine alüminyum plakaların kaynatılması nedeniyle ağırdı.
Diğer dezavantajı kazalar sırasında ortaya çıkıyordu.
Çok şiddetli darbelerde kaynak noktaları kırılıyor ve alüminyum boruların uçları pilotları yaralıyordu/öldürüyordu.
Ayrıca saniyelerin önemli olduğu kurtarma çalışmaları sırasında alüminyum boruları keserek pilotları çıkarmak zaman alıyordu.
Tüm bunlar nedeniyle karbon fiber büyük bir devrimdi. Karbon fiber, güvenliği inanılmaz bir şekilde artırırken, ağırlığı da azaltıyordu. Kazalardan sonra kolayca parçalanarak pilotlar arabadan kolayca çıkarılıyordu. Ayrıca araç yangınlarında da daha iyi yalıtım sağlıyordu.
Tüm bunlara ek olarak karbon şasinin çok önemli bir avantajı daha vardı: Arabanın tasarımını çok kolaylaştırıyordu.
Space frame şasiler, kaynaklanmış borulardan ve alüminyum plakalardan üretildikleri için tasarımı sınırlandırıyorlardı. Metale şekil vermek nispeten daha zor.
Bu zorluk nedeniyle ÖNCE şasi tasarlanıyor, SONRA araba şasiye uyacak şekilde tasarlanıyordu. Buna içten-dışa tasarım deniyor.
Karbon fiber gelince işler değişti. Metalin sınırlayıcılığı ortadan kalktı. Arabalar en optimum aerodinamik kurallara göre tasarlanmaya başlandı.
Şasi ise bu aerodinamik performansa uyacak şekilde tasarlandı. Yani ÖNCE hızlı olması düşünülen araba tasarlandı, SONRA şasi buna uyduruldu.
Buna da dıştan-içe tasarım deniyor.
Sonuç olarak karbon fiber monokok şasiler bir devrimdir.
1985 yılında FISA (FIA) tarafından tanıtılan çarpışma testleri sayesinde bu devrim daha da ileri götürüldü. Günümüzde, pek çok adımdan oluşan çarpışma testleri şasilerin her açıdan darbelere dayanımını ölçüyor.
Bu şasiler sayesinde pek çok pilotun hayatı kurtuldu. Arabalar hafifledi ve daha optimum tasarıma sahip oldular.
Karbon fiber monokok şasiler, F1'i günümüzdeki şekline dönüştüren en önemli yapı taşlarından biri...
FiratKeskinF1