F1 sezonunun başlamasına 62 gün kaldı.
Bu da bize 1962 sezonuna gitme imkanı tanıdı. O dönem, otomotiv sektöründe ve F1'de yeniliklerin havai fişekler gibi patladığı yıllardı.
F1'de bu yeniliklerin çoğunun fikir babası, dahi Colin Chapman'ın Lotus'uydu.
1962 sezonunda F1 pazarına sunulan Lotus 25 bir devrimdi.
Lotus 25, F1'de ilk defa kullanılan bir "monokok" şasiye sahipti. Bu şasi temelde bizim "space frame" dediğimiz, boru tipi şasinin geliştirilmiş bir versiyonuydu.
Yani temelde bu da bir "space frame" ÅŸasiydi.
Ancak karoseride kullanılan malzemenin dayanıklılığı bir takım yeniliklere imkan verdi.
Kullanılan L72 alüminyum alaşım, aracın pek çok komponentinin arabanın karoserisine monte edilmesine olanak sağladı.
Yani sadece şasi değil, karoseri de yük taşıyıcı görev üstlendi.
Bu sayede sürüş sırasında oluşan çeşitli titreşimler, enine ve dikey yükler, şasiyi oluşturan borularda daha az "yerel" gerilmelere neden oluyordu.
Monokok yapı sayesinde bu yükler, hem sürüş sırasında, hem de darbe anlarında karoserinin daha geniş alanlarına yayılıyordu.
Bu sayede araç sürüş sırasında daha dengeli, kaza anında ise daha dayanıklı oluyordu. (Fizik 1: Alan arttıkça, o bölgeye etkiyen birim kuvvet azalır.)
Monokok şasilerin, kazalar sırasında boru tipi şasilere göre şöyle bir avantajı vardı: Boru tipi şasilerde, tüm komponentler karoserinin altındaki borulara bağlıydı. Kaza anında tüm yük borulara bindiği için borular kaynak yerlerinde kırılıyor ve pilotlara zarar veriyordu.
Ayrıca kazalar sırasında eğilip bükülen borular pilotların kurtarılmasını geciktiriyordu. Kolayca alev alan arabalardan pilotların çıkarılması geciktikçe ölüm oranı artıyordu.
Monokok şaside, darbe anında daha geniş alana yayılan yük sayesinde arabalar daha sağlam kalıyordu.
Monokok gövdeler tüm bu tip durumlar için büyük avantaj sağlıyordu. Bu, monokok şasi sayesinde pilot ölümlerinin önüne geçildiği anlamına gelmiyor.
F1'de, 80'lerin başına kadar pilot ölümleri normal karşılanıyordu. Pilot ölümleri ancak başka bir şasi devrimiyle azaltılabildi.
Bu devrim, 1981 yılında yine ilk olarak Lotus'un tanıttığı karbon fiber şasiydi.
Lotus 25'e dönersek.
Alüminyum alaşımdan üretilen bu şasi ve karoseri süratle yayıldı. 1964 yılına gelindiğinde eski tip "Space Frame" şasi neredeyse hiç kalmamıştı.
1964 yılından bir foto.
1962 yılında Colin Chapman, bir yandan kendi fabrika takımı için monokok şasili Lotus 25'i hazırlarken, diğer müşteri takımlara ise boru tipi şasiyi üretmeye devam ediyordu.
Müşteri takımlar bu duruma isyan ederek eşit malzemeyi istediklerini söylediler.
Ancak 1962 ve 1963 sezonunda bu şasiyle sadece Lotus fabrika takımı yarıştı.
Colin Chapman bu durumu, "Yeni şasi çok pahalıydı. Ayrıca çalışıp çalışmayacağını bilmiyorduk. O nedenle müşterilerimize hem pahalı, hem de çalışmayan bir şasi vermek istemedik." diye açıkladı.
Aslında çok mantıksız da sayılmazdı. Evet, araba piste çıkar çıkmaz hızlı olduğunu gösterdi.
Ama Jim Clark bu şasinin ilk kullanıldığı 1962'de yaşadığı mekanik arızalar nedeniyle şampiyon olamadı. Bu arızaların bir kısmı da komponentlerin yeni şasiye montajı ile ilgiliydi.
Şasi, 1962 senesi boyunca yarışlarda geliştirildi / iyileştirildi. 1963 yılında ise Clark bu şasi ile şampiyon oldu. Bu bir monokok şasinin ilk şampiyonluğuydu.
Monokok şasiler günümüzün de vazgeçilmezlerinden. Sadece alüminyumun yerini polimerler aldı, ama felsefe aynı.
Evet dostlar, bugün F1'deki monokok şasinin hikayesine kısaca değinmiş olduk. Bir sonraki flood için biraz beklememiz gerekecek.
O zamana kadar iyi okumalar.
FiratKeskinF1