3: Nigel Mansell & Nelson Piquet (Williams)
Piquet, 1986'da iki kez şampiyon olarak Williams'a katıldı. O dönemde Mansell da F1'deki gerçek formunu buluyor ve A sınıfı pilotları arasına giriyordu. Kısa sürede birbirlerinden nefret etmeyi öğrendiler ve Williams garajı ikiye ayrıldı. İki taraf da birbirlerinin lehine olacak bilgileri sızdırmamaya çalışıyordu. Frank Williams o dönemde hastanedeydi ve durumu idare edebilecek durumda değildi. İki Williams pilotu, birbirlerinden yeteri kadar puan çalmayı başardı ve Adelaide'daki dramatik finalde şampiyon Prost oldu. 1987'de Piquet şampiyon olarak, son gülen isim oldu. Piquet, Imola'da korkunç bir kaza geçirirken Mansell ise Suzuka'da ciddi bir kaza geçirdi ve son iki yarışa katılamadı. 1987 sonunda Piquet'in Lotus'a geçmesiyle her şey bitti diye düşünebilirsiniz ancak Playboy dergisi ile yaptığı röportaj bitmediğini gösteriyordu. O röportajda Piquet "Onunla aramızdaki fark, benim 3 şampiyonluk kazanırken onun 2 şampiyonluk kaybetmiş olması." dedi. Piquet bu süreçte Mansell'ın zekasını, teknik yeteneklerini sorgularken karısına da hakaret etmekten çekinmedi.
2: Alain Prost & Ayrton Senna (McLaren)
Sporun iki büyük devini, dönemin en dominant araçlarına koyarsanız neler yanlış gidebilir? Oldukça fazla şey. 1988'de Senna'nın Portekiz yarışının henüz 2. turunda Prost'u pit duvarına doğru itmesiyle her şey başladı. O yarıştan sonra basın karşısında bazı sert sözler söylendi. Ancak 1988'de yaşananlar, 1989'a göre pek bir şey sayılmazdı. Imola'da McLaren pilotları ilk turun Tosa virajında sorun yaşamama konusunda anlaşma yaptılar. Bu sayede rakiplerinden uzaklaşmaya odaklanacaklardı. Senna, daha iyi kalkış yaptı ancak yarış, Gerhard Berger'in korkunç kazasıyla durduruldu. Yeniden startta Prost daha iyi kalkış yaptı ve Tosa virajında savunma yapmadı. Senna, o virajda yarış öncesi anlaşmaya uymayarak geçti ve yarış sonrasında yapılan anlaşmayı, kendi lehine olacak şekilde yorumladı. Prost'un kızgınlığı geçmemişti ve bunu şampiyonun belirleneceği Suzuka'da gösterdi. Prost, şikanda kasıtlı bir şekilde Senna ile kendisini yarış dışı bırakarak şampiyon oldu. Senna, bu durumu FIA'ya taşıyarak şampiyonluk sonucunda manipülasyon olduğunu söyledi. Prost, şampiyonluğun ardından Ferrari'ye geçme kararı aldı.
1: Gilles Villeneuve & Didier Pironi (Ferrari)
Büyük umut vaat eden Pironi, 1981'de Jody Scheckter'in yerine Ferrari'ye geldi ve Villeneuve ile takım arkadaşı oldu. O sene Ferrari, en güçlü pilot kadrolarından birisine sahipti. Pironi, Villeneuve'ün kendisine karşı sıcak tutumuna rağmen ilk başta Ferrari'de zorlandı. Özellikle Ferrari'nin turbo motorlu 126 CK aracında pek rahat hissetmiyordu. Didier, Monaco'da takım arkadaşından tur yemesiyle büyük şok yaşadı. O yarıştan sonra Pironi, kendisini toparladı ve Ferrari takımındaki önemli isimlerle daha fazla entegre olmaya başladı. 1982 San Marino GP'de yaşananlar, takım içerisindeki ateşin atmasına neden oldu. Pit alanından her iki pilota da "Yavaş" işareti gösterilmişti. Takım, 1-2 alabileceği sonucunun netleşmesinin ardından yerlerin korunması yönünde talimat vermişti. Sıralamalarda Pironi'den 1.5 sn hızlı olan Villeneuve, yarışta da öndeydi. Renault pilotlarının sorun yaşamalarının ardından Villeneuve yarışı kazanacak gibiydi ve Pironi'nin atak yapmasını beklemiyordu. Ancak son turda Pironi atak yaparak yarışı kazandı. Pironi yarışı kazanmakla kalmadı, takımı da Villeneuve'e karşı kışkırtmayı başardı. Takım patronu Marco Piccinnini, yarıştan sonraki açıklamasında Didier'in yanlış bir şey yapmadığını söyledi. Gilles, bu olayın ardından bir daha Pironi ile konuşmamaya ant içti. Zolder'da Pironi, Villeneuve'ü 0.1 sn farkla sıralamalarda geride bıraktı. Ancak yavaşlama turunda yavaş bir pilotla yaşanan anlaşmazlık sonucunda, dünyanın en hızlı pilotu hayata gözlerini yumdu.