Ferrari ile özdeşleşen Luca di Montezemolo neden görevinden ayrıldı? Serhan Acar'ın kaleminden...
Luca Cordero di Montezemolo 1973’te, 26 yaşındayken Commendatore Enzo Ferrari’nin asistanı olarak Ferrari’de çalışmaya başladı. 11 yıldır şampiyonluk göremeyen Enzo, bu genç adamın hırsı ve çalışkanlığından etkilendi ve bir yıl içinde Luca’yı, yarış takımının menajeri yaptı. Kendi deyimiyle ‘uzun ve uykusuz geceler’ boyunca çalışan Luca, zamanın yükselen yıldızı Niki Lauda’yı takıma kattı ve Ferrari 1975’te, 11 yıl sonra ilk kez şampiyonluğu yakaladı. Lauda’nın 1976 Almanya GP’sinde ölümden döndüğü kazaya Ferrari, 1975-77 arasında üç takımlar ve iki pilotlar şampiyonluğu aldı. 1980’lerde FIAT imparatorluğunda başka görevleri yürüten Montezemolo, İtalya 90 Dünya Kupası’nın organizasyon komitesinin başında yer aldıktan sonra, 1991’de yeniden Ferrari’ye döndü.
Bu kez yol otomobilleri de dahil olmak üzere markanın başkanıydı. Yarış takımı efsanevi kumandan Enzo’nun ölümünden sonra politik ve teknik olarak dağınık durumdaydı. Son pilotlar şampiyonluğu 1979’da kalmıştı. Montezemolo takımın tesislerini geliştirip, Bernie Ecclestone’un da yardımıyla önemli isimleri takıma katmaya başladı. 1993’te Jean Todt yarış takımının patronluğuna getirildi, iki sene sonra da zamanın en büyük yıldızı Michael Schumacher takıma katıldı. Schumacher, beraberinde Ross Brawn ve Rory Bryne gibi iki teknik dehayı da getirdi. Takımın yeniden yapılanmasıyla beraber 1997-1999 sezonlarında şampiyonluk için yarışılsa da, ilk pilotlar şampiyonluğu 2000’de geldi. Montezemolo’nun başkanlığında ve Schumacher’in pilotajındaki yenilmez armada, 1999-2004 arasında 6 takımlar ve 5 pilotlar şampiyonluğu kazandı. Bu sırada Todt-Brawn ikilisi başkanı, yarış takımının günlük işleyişine karıştırmıyorken; Luca da, zaten neredeyse otomatikman gelen başarının tadını çıkarıyordu.
O sihirli dönemin Alonso-Renault ortaklığıyla bitirilmesinin ardından, Montezemolo’nun aldığı kararların pek de doğru çıkmadığı bir sürece girildi. Önce 2007’de Raikkonen’i takıma katmak için, Schumacher’in muhtemelen bir yıl daha erken emekliye ayrılmasına neden oldu. Todt-Brawn-Byrne üçlüsü birer birer gemiyi terk etti. 2007 Ferrari’nin son pilotlar şampiyonluğunun geldiği yıldı. 2008’de takımın rüzgar tüneli, CFD süper bilgisayarı gibi donanımlarda yapılması istenen yatırımları yönetim reddetti. Ve gittikçe testlerin yasaklanması, tek lastik üreticisine dönülmesi, gelişimin dijital yöntemlere dönmesi ve bütçelerin azalmasıyla Ferrari’nin başarısını getiren tüm silahları, birer birer devre dışı kalmaya başladı. Ferrari bu dönemde, ısrarla aynı yöntemleri deneyerek başarıyı aramaya devam etti; ancak 2008 sonrası.
Montezemolo, üç sene önce takıma katmak için Schumacher’i emekliliğe yolladığı Raikkonen’i, 2009’un sonunda 20 milyon Euro tazminat ödeyerek gönderdi ve yerine Alonso’yu oturttu. Aynı Raikkonen’i, aynı Montezemolo 2014’te yeniden takıma aldı. Ancak şu bir gerçek ki, Ferrari 2008’den beri hiçbir sene gridin en iyi iki otomobilinden birisini üretemedi ve bu döneme baktığımızda ortada gerçek bir başarısızlık tablosu var. Buna karşın, Alonso’nun olağanüstü çabalarıyla 2010 ve 2012 yıllarında son yarışa kadar şampiyonluk mücadelesi yapıldı.
Luca di Montezemolo Ferrari ile özdeşleşmişti
Burada İtalyan takımındaki ‘suçlama ve kovma’ kültürünün de payı olduğunu söylemeliyiz. Taktik hatayla şampiyonluğun kaçtığı 2010’dan sonra ünlü yarış mühendisi Chris Dyer, 2011’de şu anda şampiyonluğa koşan Mercedes’in yaratıcılarından Aldo Costa, bu sene başında takım patronu Stefano Domenicali ve motor departmanı sorumlusu Luca Marmorini, birer birer yollandı. Hatta bu ‘suçlama ve kovma’ kültürü nedeniyle Ferrari, belki de makus talihini değiştirebileceği en büyük fırsatı kaçırmış oldu.
Bu sezonun başında Domenicali, 2009’dan beri en iyi şasiyi tasarlayan Red Bull’un dahisi Adrian Newey ile bu senenin en iyi hibrid motorunun yaratıcısı Mercedes’ten Andy Cowell ile anlaşmak üzereydi. Ancak her iki teknik adamın da, kendileriyle görüşen patronun bile kovulduğu bir takıma gitmek istemediği öğrenildi. Neticede kendilerine, durumu düzeltmek için geçecek iki veya üç sezonluk sürenin tanınmayacağını düşünmüş olmalılar.
Son dönemde F1’de başarılı olmak için Ferrari ve McLaren gibi devasa mühendislik firmaları yerine, daha geleneksel rekabet yöntemleriyle çalışan yarış takımlarının tercihleri daha doğru çıkmaya başladı. 2009’da Brawn GP’den gelen sürpriz şampiyonluk, Ferrari’den ayrılan Ross Brawn’ın eseriydi. Devamında, Adrian Newey’nin teknik önderliğinde ortaya çıkan Red Bull Racing ve Vettel son dört senede rekorları parçalayarak toplam sekiz şampiyonluk aldı. Ferrari eskiden devamlı tur bindirdiği Jaguar (şimdiki Red Bull) takımına üst üste dört sene mağlup oldu. Bu sene de Mercedes’in üstünlüğüyle geçiliyor ve Ferrari muhtemelen 1993’ten sonra ilk kez, bir sezonu yarış kazanamadan noktalayacak. Ferrari’nin marka değeri, büyük oranda F1’deki başarısına endeksli. Dolayısıyla ticari anlamda işler iyi gitse bile; devamlı kendisinden daha düşük bütçeli takımlara yenilmesi, artık Maranello’daki bardağı taşırdı.
İşin ayrıca yol otomobilleri kısmına da bakmak lazım. Aslında Ferrari, ticari anlamda tarihinin en başarılı dönemini geçiriyor ve her sene cirosunu biraz daha arttırıyor. Ancak bu noktada da FIAT’ın CEO’u Sergio Marchionne ile bir anlaşmazlığa düştü Montezemolo. FIAT tarafı üretilen Ferrari otomobillerinin sayısını arttırmayıp isterken; Luca üretimi düşük tutup zaten çok yüksek olan taleple beraber fiyatları yüksek tutmayı tercih ediyordu. Ayrıca FIAT’ın borsaya açılması söz konusu olduğunda, Montezemolo Ferrari’nin bu paketin içinde yer almasını istemedi. Oysa ki, Ferrari, grubun içindeki en değerli marka.
Ticari anlaşmazlıklara, bir türlü gelmeyen F1 şampiyonlukları da eklenince, geçmişteki tüm sportif başarılarına karşın, FIAT imparatorluğu 27 milyon Euro tazminat ödeme pahasına da olsa, artık patronun biletini kesti. Ve Formula 1 pistleri ile Ferrari, en önemli ikonlarından birisini kaybetmiş oldu. Bakalım kaos içindeki İtalyan takımı, bu durumdan nasıl ve ne zaman çıkabilecek?
Serhan Acar