Formula 1, tarihinde onlarca yağmur altında yapılan yarışı taşıyor. Ayrıca motorsporlarının tüm dallarında göz gözü görmez, araçlar yol tutmaya yanaşmazken birileri çıkıp özel maharetler gösteriyorsa, bu anlar unutulmamak üzere hafızalara kazınıyor. 2016 Brezilya Grand Prix'si, iki farklı tarzda bu listeye girebilecek iki sürüşe sahne oldu. İlki spektaküler bir biçimde podyuma çıkan, dışarıdan geçişleriyle ve inanılması güç kurtarışıyla günün pilotu ödülünü de alan Max Verstappen. İkincisi ise, bir türlü fethedemediği Interlagos'ta sonunda galip gelen ve bunu rakipleri hava şartlarıyla, otomobilleriyle ve birbirleriyle mücadele ederken neredeyse zahmetsizce yapan Lewis Hamilton. Üç kez dünya şampiyonu pilot, her ne kadar çok etkileyici bir başarıya imza atarak idolü Senna gibi yağmur altında, defalarca başaramamışken Brezilya'da kazansa da 19 yaşındaki Verstappen bir şekilde onu gölgede bıraktı. Herkesten farklı bir yarış çizgisinde, herkesten farklı bir araç kontrolü ve saf yetenek ortaya koyan Max, tarihin en iyi ıslak zemin performanslarından biri olarak anılacak bir yarış çıkardı. Zaten Verstappen ile ilgili en büyük ikilemlerimiz buradan çıkıyor: Henüz efsane değil, çok uzun bir yolu var oraya varmasına. Ama öncüllerine bakıp potansiyelini övmek istiyor insan, diğer yandan da ihtiyatlı davranmanın gerekliliği geliyor akıllara.
Madem öyle, övgü kotamızı tarihte yerini sağlamlaştırmış performanslara çevirip F1 tarihindeki en iyi ıslak zemin performanslarından birkaçına bakalım.
1968 Almanya Grand Prix'si, Jackie Stewart
Nürburgring'in kuru zeminde dahi ne kadar tehlikeli olduğunu bilen JYS, iki kez startı ertelenen yarışın başlatılmaması gerektiğini düşünenlerdendi. Ne var ki Formula 1 o zamanlar çok daha tehlikeliydi, yarış başlatıldı. Altıncı sırada start alan Stewart'ı ilk tur sonrasında kimse göremedi. Matra'sıyla harika bir start alan Stewart, herkesin bulmakta zorlandığı o hızı ıslak zeminde yakalamıştı ve ilk tur bittiğinde liderdi. Uzun ve tehlikeli, Yeşil Cehennem lakabını taktığı Nordschleife'de 14 turun ardından tam dört dakika farkla kazanan Stewart, kariyerinin en iyi sürüşlerinden birini Formula 1 tarihine armağan etti.
1963 Belçika Grand Prix'si, Jim Clark
Sir Jackie Stewart henüz Grand Prix sahnesine çıkmamışken Formula 1'in bir İskoç yıldızı vardı. Tarihin en yetenekli pilotlarından biri olarak anılan ve kısa ömrüne birçok efsanevi sürüş sığdırabilmiş Jim Clark, 14 kilometrelik orijinal Spa-Francorchamps yağmur ve sis altındayken diğerlerinden farklı bir seviyedeydi. Lotus'uyla ikinci Bruce McLaren hariç herkese tur bindirdi, McLaren'a da beş dakikaya yakın fark attı. Clark domine ettiği 1963 sezonunda altı yarış daha kazandı ve ilk şampiyonluğunu elde etti.
1984 Monaco Grand Prix'si, Ayrton Senna
Yağmurdan söz edip, Ayrton Senna'dan bahsetmemek mümkün değil. Hatta sadece onun en iyi yağmur performanslarından dahi liste oluşturabilir, hangisini seçsek diye ikilemler arasında kalabiliriz. Senna'nın kendini dünyaya tanıttığı belki de ilk yarış, korkunç şartlar altında koşulan 1984 Monaco GP'siydi. Güçsüz Toleman'ıyla içinde Mansell, Lauda, Piquet, Rosberg, Arnoux gibi isimlerin zorlandığı pistte dans ederek basamakları yavaş yavaş tırmanan Senna, Alain Prost'un McLaren'ına yetişemeden yarış kırmızı bayrakla sona erdirilmişti. Herkes rahatlamış bir biçimde pite gelirken genç Ayrton pistte bir zafer turu attı, yarışı kazanmışçasına sevinirken tıpkı yarışı yorumlayan James Hunt'ın ilan ettiği gibi tüm dünya Ayrton Senna'nın ortaya çıkışına tanıklık ediyordu.
1993 Avrupa Grand Prix'si, Ayrton Senna
Kariyerinde hep yağmurun özel bir anlamı, neredeyse sinematografik bir görevi olan Ayrton Senna için 1993 sezonu beklediği gibi gitmiyordu. Donington Park'ta yağmurlu bir yarış gününe uyananlar Senna'nın neler yapabileceğini az çok tahmin ediyordu, çünkü yağmur onun işaretiydi. Godfather'da portakal görünürse birileri ölür, Formula 1'de yağmur yağarsa Senna kazanırdı.
Dördüncü sırada start alan Senna, ilk viraj sonrası güçsüz McLaren-Ford'uyla beşinci sıraya gerilemişti. Sonra, Formula 1 tarihinin tartışmasız en iyi açılış turunu atarak önündeki Schumacher, Wendlinger, Hill ve Prost'u başka bir zemin üzerindeymişçesine geçti, yarışı da Damon Hill hariç herkesin en az bir tur önünde bitirdi.
1996 İspanya Grand Prix'si, Michael Schumacher
"Regenmeister", yani "yağmur ustası" lakabının ortaya çıktığı yarış. Schumacher'in Ferrari ile elde ettiği galibiyetlerin ilki. Yağmur ve dolayısıyla su, hayatın başlangıcı olarak kabul edilebiliyorsa; Schumacher'in yağmur altındaki bu kusursuz yarışı da Ferrari ve Schumacher efsanesinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Williams'ın çok daha hızlı olduğu sezonda görüşü neredeyse sıfıra indiren hava şartları Schumi'ye 45 saniye farkla elde ettiği bu dominant zaferi getirdi. Sonrası tanıdık tablo: önce Alman, ardından İtalyan milli marşı...
Bonus: 2008 İtalya Grand Prix'si, Sebastian Vettel
Büyük pilotların genellikle iki işareti olur: Yağmur altında özel bir yeteneğe sahip olurlar ve rakiplerine göre yeterince iyi olmayan araçlarda rekabet edebilecek hızı bir yerlerden buluverirler. Sebastian Vettel dönemin en genç pole pozisyonu sahibi ve yarış galibi olduğu 2008 İtalya Grand Prix'sinde bu iki işareti de gösterdi. Şampiyon potansiyelini gören Red Bull, 2009'da genç Alman pilotu A takımına çıkardı ve bu ikili sonraki dört yıl art arda şampiyon olarak Formula 1 tarihine birkaç "en genç" ve birkaç tane de "en" rekorunu daha kazandırdı.