Erbatur Ergenekon

Kim ne derse desin, bembeyaz bir spordur Formula 1

Dibine kadar; lüksü, ihtişamı, görsel muhteşemliği, görkemi, temsil eder.

Kraliyettir F1, Barcelonası olmayan Real Madrid'tir...

İşte bu yüzdendir F1'in vücut bulmuş halinin Monaco GP’si olması...

Bu yüzden birer F1 atasözüne dönüşmüştür: "Herkes Formula 1 düzenleyebilir ama kimse Monaco gibisini yapamaz" ve "Eğer F1 sadece 1 yarıştan oluşsaydı bu elbette Monaco GP’si olurdu" mottoları...

Dedim ya 'Bembeyaz bir spordur F1" Bu yüzden zordur F1'de siyah bir çocuk yüzü olmak...

Bu yüzden bir devrimdir aslında Lewis Hamilton!

Dünyanın en pahalı okuluna attığı an adımını; düzeni değiştirmiş, birlikte okulu kırıp sinemaya gittiğimiz öğrencidir Lewis Hamilton.



'Bir Hayalim Var!'
7 Ocak 1985 Hertfordshire’da doğan bu sevimli çocuk, henüz 10 yaşındayken McLaren'in efsane patronu Ron Dennis'in yanına gidip,"Bir gün senin için, bir gün McLaren için yarışmak istiyorum" diyerek, devrimin ateşini yakmıştır.

Gerçekten ateş gibi hızlı olan bu özel çocuk, yaklaşık 12 yıl sonra hayalini gerçekleştirerek McLaren'le sözleşme imzalamış ve F1'de bir kontrat alan en genç isim olmuştur.

Tıpkı Martin Luther King'in, "Bir Hayalim Var!" diyerek milyarlarca insana ilham olması gibi Lewis de 'Bir hayalim var. Ben F1'in ilk siyahi Dünya Şampiyonu olacağım' diyerek amacının sadece Formula 1 dünyasına adım atmak değil, yarış dünyasının zirvesini değiştirmek olduğunu kanıtlamış, Dünya üzerindeki siyahi yarışçılara ilham vermiştir.

Hamilton, Alonso'ya karşı
2007’de henüz ilk sezonunda birçok rekoru alt üst ederek, Ferrari'nin Fin yıldızı Kimi Raikkonen'in ardında 2. olmuştur. Tabii bu şampiyonluğu çaylak hataları sebebiyle kendi elleriyle hediye ettiğini hatırlatmak lazım.

Üstelik o sezon Hamilton'ın takım arkadaşının son Dünya Şampiyonu İspanyol efsanesi Fernando Alonso olduğunu, Alonso'nun Lewis'in yetenkleri karşısında dengelerinin bozulduğunu ve takıma 'Şunu yavaşlatın' bile dediğini bir kez daha anılar kitabından çıkarıp göstermek lazım.

Hamilton-Alonso arasındaki rekabetin tüm sporlar içindeki en büyük ikili rekabetlerden biri olarak tarihe geçtiğini hatırlatmak lazım.

Alonso yanındaki takım arkadaşlarının her zaman kendisi karşında geri adım atmasına alışıktı. Nereden bilebilirdi ki, yanına çaylak olarak gelen bu çocuğun, tarihin en iyi pilotlarından birine dönüşeceğini ve yaşamı boyunca asla geri adım atmamış bir mücadele insanı olduğunu. Dedim ya 'Bir devrimdir Lewis Hamilton'...

Bu mücadele içinde kısa sürede kendini katılayan Lewis, bir süre sonra İngilizler'in halk kahramanına dönüşmüş, arayı da fazla uzatmadan 2008 yılında Dünya Şampiyonluğu'na ulaşmıştır. Hatırlatacak olursam; Formula 1'in ilk (ve halen tek) siyahi şampiyonu olarak tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır.



Hamilton, sokaktır!
Hamilton, şu an Mercedes'teki takım arkadaşı Nico Rosberg gibi F1'in somutlaşmış hali bir çocukluk geçirmemiştir (Nico, F1 Dünya Şampiyonu Finlandiyalı bir baba -Keke Rosberg- ve Alman bir annenin çocuğu olarak Almanya'da Dünya'ya gelmiş ve Monaco'da büyümüştür. F1 = Rosberg'dir yani aslında...)

Lewis'in ailesi 1950'de Grenada'dan (Karayip Denizi'nde, doğusunda Atlas Okyanusu yer alan ada ülkelerinden biri) İngiltere'ye göç etmiş, babası ve annesi, Hamilton henüz 2 yaşındayken boşanmıştır. Lewis 12 yaşına kadar annesiyle yaşadıktan sonra, 12 yaşında babasının yanına taşınmıştır. Çoğu Avrupalı pilot gibi 'En pahalı' okullara gitmemiştir. Bir katolik okulundan mezun olmuş ve çocuk yaştan itibaren araba yarışlarına merak salarak geleceğine dair mesajı vermiştir. Babası Anthony'nin onun hızını görerek ve oldukça uğraşarak aldığı karting aracı, Formula 1'in kaderini sonsuza kadar değiştirmiştir. Merak edenler için iyi bir futbolcu ve sıkı Arsenal taraftarıdır.

İdolü Senna
Kazandığı para onu hiç değiştirmemiştir. Lewis hala bildiğimiz Lewis'dir. Kameralara oynamak ya da fan toplamak gibi bir derdi yoktur. Her düşündüğünü direkt olarak söylemiş, bu sebeple sivri dilli olarak nam salmıştır. Aslında onun yaptığı her zaman olduğu gibi yaşamaktır. Tek bildiği şekilde: Kendi olarak.

Lewis'in kişiliği yarış tarzına da yansımıştır. İdolü Ayrton Senna'dan sonra Formula 1 pistlerinin gördüğü en agresif pilottur. Bu sebeple birçok gereksiz kaza yapmış ve birçok kez şampiyonluğu kaybetmiştir. Evi McLaren'den ayrılıp Mercedes'e geçerken ağlamıştır. Ancak kendisine yapılan haksızlıklar sebebiyle gittiğini de çekinmeden dile getirmiştir. Bir gün mutalaka geri dönecektir...



Her zaman "önce aşk"
Lewis diğer pilotlar gibi büyük ilişkisini kapalı kapılar arkasında yaşamamıştır. Kendisini en fazla etkileyen ve bir ayrılıp bir barıştığı, büyük aşkla bağlı olduğu şarkıcı sevgilisi Nicole Scherzinger ile her anı hayatını etkileyen bir bir ilişkisi olmuştur. Tek bildiği hayat tarzı olduğu gibi yaşamak olduğu için, acısını da, mutluluğunu da, hüznünü de, keyfini de hep yüzüne de yarışlara da yansıtmıştır. Nicole onu terk ettiğinde, şarkıları olan Bob Marley'nin 'One Love' - 'Tek Aşk'ı kaskına işletmiştir. Nicole bir Türk kızı olmasa da hepimizin aşina olduğu 'Az görüşüyoruz bu iş olmaz Lewis' cümlesini kullanmış, o da sadece yarış araları Avrupa'dan ABD'ye gidip gelebilmek sevgilisini görebilmek için bir uçak almıştır. Yine de uğruna her şeyi yaptığı gerçek aşkı onu terk etmiştir. Lewis içinde bu aşkla yaşamayı sürdürmektedir. Saklamamaktadır sevdiğini, ama kabullenmiştir olanları. (Çoğu F1 pilotunun egosu, uzay seviyesindedir ve terk edildiklerine dair bir cümle bile çıkmaz ağızlarından)

F1'in Iverson'ı
Ama işte bütün bu özellikler, Lewis'i Lewis yapan şeyler olmuştur aslında. Bu yüzden Lewis Hamilton piste çıktığında, taraflı tarafsız herkesi heyecanlandırır. Bu sebeple Lewis bir basın açıklaması yaparken, söyledikleri, sıradanlık paketinden çok uzaktır.

Geldiği yerin yansımaları halen onunladır, kolundaki dövmeden, bir hip-hop albümünde seslendirdiği şarkıya, her cümlesinde 'Tanrı ve Aile' demesinden arkadaşlarını yanından ayrımamasına, her yanı beyaz yıldızlarla dolu bir NBA takımındaki Allen Iverson'dır, Lewis Hamilton...

Ağlar, kızar, bağırır, kahkaha atar, sevgilisini en ciddi baloda kimseyi umursamadan öper ve yine gülümsemeye devam eder.

Dedim ya, 'Bembeyaz bir şehirdeki, siyah bir çocuk yüzüdür Lewis Hamilton'

Dedim ya işte tam da bu yüzden; 'Bir Devrimdir Lewis Hamilton'