Uzunca bir süredir genel hayat yoğunluğundan haber/köşe yazmak vakit isteyen bir iş olduğundan ve RalliTürk ekibi olarak bu işe özenle yaklaştığımızdan ne yazık ki eksik kalıyordum.

Ama bugün FIA’nın saçma açıklamalarını okuyunca kan beynime sıçradı. “Noluyor birader” diyenler az sabretsin, birazdan karalamaya başlayacağım.

Önce Tosfed Ralli Kupası’na gidelim. Tosfed Ralli Kupası artık açık ara Ulusal Şampiyona’dan daha fazla katılım ve ilgi gören bir organizasyon olduğunu kanıtladı. 34 Rallisi’ne “aman ulusalcılar el ısıttı” dendi, Kocaeli’nde bık bık yapanların iyice sesi kesildi ve şimdi sıra Ege’nin incisi Sığacık merkezli Atlantis Rallisi’ne geldi. Bilinen etapların benzer versiyonlarında gene asfalt olarak koşulacak yarışa 37 kayıt mevcut. Artık rekabet limitte yaşanıyor. Şimdiden görünen Tosfed Ralli Kupası’nın bir nevi asfalt kupasına dönüştüğüdür de. Eskişehir ayağı hariç her yarış asfalt olacak gibi ki bu da sporun ihtiyacı olan bir gelişme. Hele ki geçen hafta Karakova’da yaşanan işkencelerden sonra. Ayrıca spora hem sporcu hem de sponsor olarak destek olan Atlantis ekibinin ve Kamil Karakaş’ın sporda kalıcı olmasını diliyorum.



Yeşil Bursa yaz diyenler var ama gitmediğim yarışı yazmak saçma değil mi. Yarış zaten olmuş “Kara Bursa”. Allah aşkına kim çıkarttı toprak yarışta asfalt lastikle seyirci etabını geçişini? Kimin abisi kulaklarına fısıldadı gene? Bunca yıldır Kocaeli Rallisi’nde fuarda beton üstünde dönerken neden o ışık yanmadı zihinlerde hiç? Karakova neden inatla veriliyor? Neden bir iki sapak ilerideki on numara etap olacak yerlere lütfedilmiyor? Bunu sadece Bursalı ağabeylerimize değil, yarış organizasyonu yapan bütün kulüplere söylüyorum. ESOK dışında yeni etap yaratalım, yeni mücadeleler olsun diyen bir ekip yok. Hazıra yaslanmışız gidiyoruz.



Gelelim FIA’nın akıl küpü icraatlarına. Formatın adı “Pit-Stoplu Ralli”. Buyrun buradan yakın. Konu şudur; FIA’nın yer cini Jean Todt sanki 27 yıl hem yönetici hem co-pilot olarak bu spora hizmet etmemiş gibi ilginç fikirlere ısrarla imza atıp, sevimli gözüksün diye Michele Mouton ile bizlere sunuyor. Hepinizin bildiği gibi WRC son 3 senedir doğru düzgün bir promoter bulamadığından seyirci ilgisini süratle kaybediyor. Eurosport’un başarısız denilen (kim diyor hala merak ediyorum) IRC serisi televizyonda canlı yayınlı etapları ile tembel 21. yüzyıl insanlarının evlerine kadar sporu sokmayı başarmıştı. Bu sene az az da olsa WRC’yi canlı izleme şansına sahip olabiliyoruz. Konuyu dağıtmadan şu “cin” fikri anlatayım. Spora heyecan katmak ve kuralların sınırı zorlayan uzunlukta etaplarda, etap ortalarında ekiplerin iki ya da dört mekanikle bildiğiniz pit-stop yapıp lastikleri değiştirecekler ve bu anda zaman işlemeye devam edecek. Tabi aynı anda oluşturulacak seyirci ve tv noktalarından “pit-stop” canlı izlenecek.



Ben mi yıllardır yanlış biliyorum yoksa sporun temelinde hele ki WRC’de asıl olan lastik stratejisidir. Jean Todt ve ekibi itina ile sporu daha saçma sapan bir noktaya çekmeye uğraşıyorlar. Önce yeni sınıflar oluşturmaya çalıştılar, R4 gibi. Çocuk zaten ölü doğmuştu 12 ayı olmadan buna yatırım yapanları batırıp, on yıllardır bütün dünyada kemikleşmiş sınıfları R kategorilerine toplayalım derken iyice çorba edip, Avrupa’da sayısız garajın kapısına kilit vurmasına sebep oldular. Tabii ki bu iflasların bir sebebi de Avrupa’daki ekonomik kriz. Ama FIA kadar etken değil bu kriz. Sonuçta olan spora ve sporcuya oluyor. İnşallah sporu ekonomikleştireceğiz diye daha pahalı hale getirirken sonunda daha da beter yapmazlar.

Eylemlerimiz sürmeye devam edecek. Haftasonu güneşli İzmir etaplarında görüşmek üzere.