Kanada Grand Prix'sinde Mercedes, uzun zamandır hasret kaldığı başarıya geri döndü. George Russell'ın zaferi ve çifte podyum, sezon başından beri üzerine konuşulan gelişimin ilk somut meyvesi oldu. Ancak bu sonuç bir rastlantı değil. Mercedes’in bu performansı, Montreal pistinin özel koşulları ve aracın teknik gelişimiyle yakından ilişkili.
Hafta sonunun sonunda yaşanan Lando Norris ile Oscar Piastri’nin çarpışması, Mercedes’in parlayan performansını gölgede bırakmış gibi görünse de, Alman üretici baştan sona harika bir hafta sonunu geride bıraktı. Cuma gününden itibaren pistin en hızlısı Mercedes’ti. Bu yarış, Çin, Arabistan ve Imola’da kaçırılan fırsatlardan sonra takıma adeta ilaç gibi geldi.
Sezon boyunca W16, tek turda güçlü ama yarış temposunda dengesiz bir tablo çizmişti. Özellikle aşırı sıcak havalarda, aracın performansı düşüyor, lastikler erken aşınıyor ve bu da yarış temposunu etkiliyordu. Montreal’de ise asfalttaki sıcaklık 50 dereceye kadar çıktı ama bu sefer Mercedes farklıydı. Peki neden?
Montreal pisti, diğerlerinden oldukça farklı. Dur-kalk karakteriyle öne çıkan pistte, sık sık fren yapılması gerekiyor ve yüksek çekiş gücü gerektiren bölümlerin yanı sıra bol sayıda şikan var. Bu durum, araçtan güven isteyen bir sürüş tarzı istiyor. Ayrıca pist zemini çok düzgün, bu da lastiklerin aşırı ısınmasını ve aşınmasını engelliyor.
Genel olarak bakıldığında, yavaş virajlar Mercedes’in güçlü olduğu bir alan değil. Ancak bu virajların türü çok önemli. Kısa ve keskin dönüşlerde W16, rakiplerine yakın performans gösterebiliyor. Asıl sorun, uzun ve sürekli dönüşlerde ortaya çıkıyor. Çünkü bu tür virajlarda aracın ön tarafının iyi çalışması gerekiyor, aksi takdirde önden kayma yaşanıyor.
Montreal’de uzun ve ön tarafı zorlayan viraj sayısı çok azdı. Bu da Mercedes’in işine yaradı. Bu durum sadece Mercedes’i değil, McLaren’ı da etkiledi. McLaren, yüksek hızlı virajlarda güçlü olsa da Montreal’de bu avantajı kullanamadı.
Bu koşullar, Mercedes’in fren kabiliyeti ve çekiş gücü gibi alanlarda öne çıkmasına zemin hazırladı. George Russell da pole pozisyonunu büyük ölçüde aracın fren performansı sayesinde aldı. Mercedes’in bu sezon boyunca en güçlü olduğu noktalardan biri de buydu.
Sıcaklık hafta sonu boyunca yükseldi, pazar günü asfalt sıcaklığı 50 dereceye ulaştı. Normalde bu kadar sıcak, Mercedes’in zayıf yönünü ortaya çıkarır. Örneğin Imola ve Cidde gibi pistlerde, uzun ve hızlı virajlar lastiklere çok yük bindiriyor. Bu da lastiklerin aşırı ısınmasına ve tutuşun kaybolmasına yol açıyor. Mercedes, özellikle arka lastiklerde bu yüzden yarışlarda zorlanıyordu. Ancak Montreal’deki yavaş virajlar, bu sorunun yaşanmasını engelledi.
Mercedes bu kez, lastiklerin yüzey sıcaklığını çok iyi yönetti. Graining dediğimiz lastik yüzeyinde aşınma ve parçalanması problemi, Montreal’de neredeyse hiç yaşanmadı. Bu, önceki yarışlarda Mercedes’i geriye düşüren en büyük etkendi. Bu sorunun yaşanmaması, aracın tüm potansiyelini sergilemesini sağladı.
George Russell, yarışa ilk sırada başladı ve yarışın büyük bölümünü rahat bir şekilde kontrol etti. Montreal’de pist üstü pozisyonu çok önemliydi ve Russell bu avantajı iyi kullandı.
Ancak bu performansın kalıcı olup olmadığını görmek için önümüzdeki yarışlara bakmak gerekiyor. Mercedes, teknik yeniliklerden umutlu. Ama bu zafer, sadece Montreal’e özel mi, yoksa gerçekten yeni bir dönemin başlangıcı mı, bunu zaman gösterecek.
tr.motorsport.com