Ferrari, şüphesiz F1’in temel yapı taşı olan takımlarından biri. Peki 1950’lerden günümüze kadar tek bir sezonu bile kaçırmayan bu takım neden bu sporun en iyisi? Bu soruyu drivetribe.com’dan Jim Weeks’in 31 fotoğraftan oluşan albümüyle açıklayalım.
Söz konusu F1’in mirası ve prestiji olduğunda Ferrari’nin diğer Formula 1 takımlarına karşı üstünlüğü olduğuna kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum.
Scuderia Ferrari, Formula 1’in açılış sezonundan beri Dünya Şampiyonası’nın bir parçasıydı ve diğer takımlardan daha fazla şampiyonluk ve galibiyet elde etti. Onların ikonik kırmızı otomobilleri, her genç sürücünün direksiyonunun arkasında oturmayı hayal ettiği, sporun anında tanınabilir sembolleri haline geldi. Monza’da, Asya ve Orta Doğu’daki yeni yarışlarda taraftarlar tarafından heyecanlı bir kabul görüyorlar.
Ferrari’yi bu kadar özel yapan nedir? Takımın ilk Grand Prix yıllarından başlayıp; yetmişli yılların acımasızlığından, Villeneuve’ün olağanüstü becerilerinden, Schumacher’in durdurulamaz parlaklığına kadar uzanan inanılmaz bir tarihinden olabilir mi?
İşte karşınızda Scuderia Ferrari’nin gelişimi 31 fotoğrafla birlikte sizlerle.
ENZO FERRARI – “IL COMMENDATORE”
Modena’nın kuzeyindeki mütevazi bir İtalyan kasabasında Enzo Ferrari, spor tarihinin en ikonik yarış takımını kurmaya başladı.
Yoğun ve tavizsiz bir patron olan Enzo, sürücülerinden benzersiz bir mükemmellik istedi ancak yarış için yeterince ayrıcalıklı olduklarını ve otomobillerin de üstünlüğünü kabul etmelerini istedi.
Sporun en önemli bazı pilotları onun yöneticiliğinde takımdan geçti. – Fangio, Lauda, Andretti, Villeneuve- Enzo ise bazı ölümcül kazalardan sonra sürücülerinden uzak durmayı tercih etti.
Ferrari ekibinin gücü olağanüstü görünüyordu. Ağustos 1988’de ölümünden sadece birkaç hafta sonra, İtalyan Grand Prix’i Enzo olmadan ilk defa koşuldu. Ferrari, McLaren-Honda’nın domine ettiği bir yılda Tifosiler önünde inanılmaz bir şekilde ilk iki sırayı elde etti.
Berger ve Alboreto, duygusal bir-iki sonucunu kutluyorlar. 1988 İtalya Grand Prix. | Sutton Images
PİLOTLAR
Hiçbir takım Ferrari kadar cezbedici değildir. Her pilot, Ferrari için bir gün yarışmayı hayal eder ve en ilginç kariyeri bile kırmızı tulumu giymeden tamamlanmamış olarak görür.
Alberto Ascari, 1952 ve 1953’te üst üste Ferrari’ye Dünya Şampiyonluğu’nu kazandıran ilk yıldızdı. Büyük Juan Manuel Fangio 1956’da, takımdaki tek yılında, Ferrari’ye üçüncü, Mike Hawthron 1958’de dördüncü, Phil Hill 1961’de beşinci ve John Surtees 1964’de altıncı şampiyonluğu getirdi ve Ferrari’nin F1’in ilk yirmi yılının en başarılı ekibi olmasını sağladı.
Ferrari ve Fangio kombinasyonu, sporun iki efsanesini bir araya getirdi | Getty Images
11 yıl sonra ise Niki Lauda –Ferrari’ye uygun gözükmeyen küstah Avusturyalı- Ferrari’yi 1975’te tekrar tepeye taşıdı. O elim kaza olmasaydı bir sonraki yıl ünvanını tekrar koruyabilirdi. Ama 1977’de şampiyonluğu tekrar kazandı.
Jody Scheckter’in 1979’da kazandığı şampiyonluktan sonra Ferrari, 21 yıl boyunca şampiyonluk kazanabilmek için acı şekilde bekledi.
Bu dönemde Maranello’dan bir sürü yıldız geçti fakat hiç kimse kırmızı arabada cesurca ve bazen dehşet verici şekilde yarışan Gilles Villeneuve kadar öne çıkmadı.
1979 Fransa Grand Prix’inin son turlarında Villeneuve’ün Rene Arnoux ile yaptığı düello, F1’in en iyi mücadelelerinden biri olarak hatırlanıyor | Sutton Images
Enzo’nun ölümünden kısa bir süre sonra takımın duygusal duble zafer performansına liderlik eden Gerhard Berger’e büyük saygı duyulurken, Nigel Mansell’ın vahşi performansları Tifosiler arasında “Il Lione” olarak adlandırıldı ve İngiliz pilot bir efsaneye dönüştü.
Mansell, Ferrari koltuğundayken | Sutton Images
Alain Prost 1990 yılında o beklenilen şampiyonluğu neredeyse getirecekti ki Suzuka’da Ayrton Senna onu pist dışına itti ve Scuderia Ferrari takımının umutlarını söndürdü.
Jean Alesi’ye Tifosilerin öyle büyük bir sevgisi vardı ki, Ferrari koltuğunda sadece 1 zaferi olmasına rağmen (1995 Kanada) saygıyla anılan Ferrari pilotlarından sayılır.
Michael Schumacher 1996 yılında -o zamanın- en genç çifte Dünya Şampiyonu olarak Ferrari takımına katıldı. 10 yıllık Ferrari kariyerinde 5 Dünya Şampiyonluğu kazandı ve görevini fazlasıyla yerine getirdi.
Tartışmasız Schumacher’in en iyi sürüşü 1996 İspanya Grand Prix’i. Ferrari’deki daha 7. yarışında, yağmurun inanılmaz bir şekilde yağdığı yarışta, ikinciye 45 saniye fark attı ve üçüncü de dahil olmak üzere bütün pilotlara tur bindirdi.
1996 İspanya zaferi sanki Ferrari ile geçecek olan efsanevi yılların habercisiydi | Sutton Images
Schumacher’in Ferrari’de kazandığı beş şampiyonluk, onu ve Ferrari renklerini efsanevi bir şekilde hafızalarımıza kazıdı.
Schumacher 2000-2004 yıllarında yenilmezdi | Sutton Images
2007 yılında Schumacher’in yerine Kimi Raikkonen koltuğa oturdu ve Ferrari’deki ilk yılında -bunu Fangio’dan sonra yapan ilk pilot- şampiyon oldu. Yeni bir dominasyon çağı başlamış gibi görünüyordu.
Kimi Raikkonen, unutulmaz 2007 Interlagos Finali’nde şampiyonluğu kazanmıştı. | Sutton Images
Fakat 10 yıldan beri o beklenilen, arzulanan şampiyonluk bir türlü gelmemişti. 2008 yılında Felipe Massa 39 saniyeliğine şampiyon olup sonrasında kupayı Lewis Hamilton’a kaptırmıştı. 2010 ve 2012 yıllarında Fernando Alonso’nun olağanüstü sezonlar geçirmesine rağmen yine Ferrari şampiyonadan eli boş dönmüştü.
Fernando Alonso 2010 yılında şampiyonluğu son yarışta, Abu Dabi’de, kaybetmişti. | Sutton Images
TAKIM
Luca di Montezemolo, 27 yaşında Scuderia Ferrari’nin takım yöneticisi oldu ve sonra da otomobil şirketinin başkanı oldu. Daha sonra ise Ferrari’nin 21. yüzyıldaki egemenliğini başlatacak o büyük yeniden yapılandırmayı yaptı.
Lauda ve Regazzoni, genç patron Montezemolo ile tartışıyorlar. | Sutton Images
Di Montezemolo, Scuderia’yı yeniden yapılandırmaya başladığında, Ross Brawn (teknik direktör), Rory Byrne (baş tasarımcı) ve Paolo Martinelli’nin (motorların başı) kombine yetenekleri ile Jean Todt liderliğindeki bir ekip kurdu ve araçta Schumacher ile inanılmaz başarılar ortaya çıktı.
Jean Todt ve Di Montezemolo | Sutton Images
Soldan sağa: Martinelli, Brawn, Todt and Byrne | Sutton Images
TİFOSİLER
Evet, Ferrari F1’in en başarılı takımı fakat bu başarının arkasında İtalya’da Scuderia Ferrari’yi neredeyse bir din olarak gören çılgın fanatiklerin de olduğu kanaatindeyim. Onlarca, yüzlerce, binlerce Ferrari fanı her yıl Monza’yı kıpkırmızıya boyuyor.
Tifosiler için İtalya’da yarış kazanan herhangi bir pilot onların o yıl simgesi olurlar. Fakat kazanamasalar bile Tifosiler için destek sonsuzdur; Ferrari için yarışıyorsan, Tifosi için de yarışırsın.
Tifosiler, Lauda’nın kazandığı 1975 İtalya Grand Prix’ini kutluyor. | Sutton Images
TEPE VE DİP NOKTALAR
Ferrari’nin on yıllar boyunca akla gelebilecek her duyguyu bu sporda deneyimlediğini söylemek yerinde olur. Ekip yıllar boyunca süren dominasyonların keyfini çıkarmış hüzün dolu sezonlar geçirmiş, büyük başarı ve büyük trajedileri gördü.
Bu trajedilerden biri ise 1961 sezonunda gerçekleşti. Monza’da Dünya Şampiyonu olmaya çok yakın olan ve şampiyonluğu garanti altına almak isteyen Ferrari pilotu Wolfgang von Trips, Jim Clark ile çarpıştıktan sonra aracı seyircilerin olduğu alana doğru savrulup 15 kişiyi ve kendini dramatik bir şekilde öldürüyordu. Eğer o yarışın kazananı Phil Hill olmasaydı von Trips kendisinden 9 yıl sonra aynı yerde kaza yapıp ölen Jochen Rindt gibi öldükten sonra şampiyon olmuş bir pilot olarak anılacaktı.
O yarışta Von Trips’i yakalayabilecek tek kişi olan Phil Hill şansını sürdürdü fakat o elim kazadan sonra podyumda kutlama yapılmadı.
Uğursuz yarışın başlangıcı ve ikinci sırada 4 numaralı aracıyla Von Trips
Clay Regazzoni 1970-76 yıllarında Ferrari’de yarıştı. F1’in bu döneminde bu süre gerçekten inanılmaz bir sadakatin göstergesiydi. Bu sürede en göze çarpan başarısı ise 1974’te 2 puanla şampiyonluğu Emerson Fittipaldi’ye kaptırdığı sezondu.
Niki Lauda’nın 1976 yılındaki geri dönüşü Ferrari’nin uzun geçmişindeki en inanılmaz hikayelerden biri. Avusturyalı, Nurburgring’te yaptığı kazadan sonra ölüm ile yaşam arasında amansız bir mücadeleye girişti. Her nasıl olduysa o kazadan sadece altı hafta sonra, İtalya’da F1’e geri döndü ve çektiği acıları içine ata ata inanılmaz bir dördüncülük elde etti.
Ferrari’de hiç şampiyonluk kazanmamış olmasına rağmen Gilles Villeneuve bir şampiyon kadar cesurdu. Takım arkadaşı Didier Pironi ile 1982’de yaşadığı amansız rekabet hala birçok fan tarafından çok iyi hatırlanır.
Villeneuve, Fransız pilotla anlaşmaya uymadığı ve zaferini çaldığı için bir daha asla konuşmama sözünü verdi ve 1982 Belçika Grand Prix’i sıralama turlarında yaptığı kaza ile hayata veda etti.
Villeneuve(en solda), zafer kutlaması yapan Pironi’ye tiksinçle bakıyor.
Ferrari’nin uzun ömürlülüğü F1’in en başarılı kadrolarını barındırması sayesinde oldu. Öyle ki 1990 Fransa Grand Prix’inde Alain Prost, Ferrari’ye 100. zaferini kazandırdı.
100. zaferi kazanmak için 40 yıl gerekmişti fakat Schumacherli yılların başarısı, bir sonraki kilometre taşının ulaşılması için daha az zaman gerektiği anlamına geliyordu. 2007 Çin Grand Prix’sini kazanan Kimi Raikkonen, Ferrari’ye 200. zaferini kazandırdı ve onları tarihte iki yüz yarış kazanan tek takım haline getirdi.
Neredeyse 70 yıllık F1 ömrü bulunan Ferrari, F1’de her sezon yarışan tek takım. Kısaca söylemek gerekirse: F1’siz Ferrari, Ferrari’siz de F1 olmaz; Yavan olur, zevk vermez.
Bu sezon Ferrari şampiyonada kendini tekrar hissettirdiğinde, F1’in daha heyecanlı daha izlenebilir olduğu kanaatindeyim. Tıpkı 50’lili yıllarda olduğu gibi, zafer için yarışmak Ferrari’nin DNA’sının bir parçasıdır.