Red Bull’da Bir Devrin Sonu: Helmut Marko Görevden Ayrıldı
Formula 1’de Red Bull’un pilot geliştirme programının 20 yılı aşkın süredir değişmeyen yüzü olan Helmut Marko, takımdan ayrıldı. Red Bull tarafından yapılan açıklamada Marko’nun bu kararı kendi isteğiyle aldığı belirtildi; ancak perde arkasında yaşananların bu açıklamadan çok daha karmaşık olduğu biliniyor.
Bu ayrılık, enerji içeceği devinin Formula 1’deki başarı hikâyesinin mimarlarından birinin artık organizasyonun bir parçası olmayacağı anlamına geliyor. Marko’nun Red Bull’daki dönemi nasıl hatırlanacak ve bu ayrılık için doğru zaman mıydı? İşte öne çıkan değerlendirmeler…
Red Bull’a Artık Avantaj Sağlamayan Kilit İsim
Marko, son yıllarda kamuoyunda kendi hataları nedeniyle “kötü adam” olarak görülse de, onun sadece Red Bull’un Formula 1 hikâyesinde değil, markanın tüm motor sporları macerasında kilit bir rol oynadığını değiştirmiyor. Ancak artık onun ayrılması için doğru zaman olduğu açık.
Günümüz Formula 1 dünyasının ve büyük organizasyonların gerektirdiği sorumluluklardan fazlasıyla uzak kaldı. Özellikle Katar Grand Prix’sinin ardından Kimi Antonelli hakkında yaptığı asılsız açıklamalar ve sonrasında Red Bull’un arkasına sığınarak özür dilemekten kaçınması, şirketin üst yönetiminin gözünden kaçmamıştır.
Pilot geliştirme programındaki rolü de uzun süredir demode olarak görülüyordu. Red Bull’un Formula 1’deki pilot sirkülasyonu bunun en net göstergesi. Genç sürücülerin mental dayanıklılığını sınayan yüksek baskı ve “ya tutarsa” yaklaşımı bir dönem işe yaradı; ancak dünya değişti. Artık rakipler de karting ve tek koltuklu kategorilerde yeni yetenekler arıyor ve modern, sistematik bir tarama ve geliştirme yaklaşımı gerekiyor.
Marko, Red Bull’un motor sporları tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak kalacak; ancak uzun süredir markanın geleceğinde yer almadığı da aşikâr.
Başarılar Kendi Kendini Anlatıyor
Marko’yu sevin ya da sevmeyin, birçok pilota alt kategorilerden Formula 1’e yükselme fırsatı sundu. Kimileri başarılı oldu, kimileri olamadı; ancak Marko’nun kararlılığı sayesinde bu şansı elde ettiler ve sonrası onlara kaldı.
En çok Sebastian Vettel ve Max Verstappen ile hatırlanacak. Her ikisi de dörder kez pilotlar dünya şampiyonu oldu ve 2010-2025 arasında geçen 15 yılda Red Bull’a yüzde 53’lük bir başarı oranı kazandırdı. Bu, yetenek avcıları arasında eşine az rastlanır bir oran.
Marko’nun sert, açık sözlü ve acımasız olduğu biliniyor; ancak Formula 1’in acımasız doğasında bu çok da kötü bir şey değil. Kariyerin başında ne beklendiğini açıkça ortaya koyuyordu; “ateşe dayanamayacaksan mutfağa girme” deyimi burada fazlasıyla geçerli.
Formula 1, Dietrich Mateschitz ve Marko olmasaydı bugün olduğu yerde olmazdı. Onlar, hayalleri yaşamak için gereken kararlılığı ve maddi gücü göstererek nelerin mümkün olabileceğini kanıtladılar.
Verstappen Faktörü Çok Önemli
Bu ayrılığın Verstappen cephesiyle bağlantısını anlamak büyük merak konusu. Marko, Verstappen ailesiyle uzun yıllar çok yakın çalıştı ve Max, Marko’nun görevden alınması halinde Red Bull’dan ayrılma tehdidinde bulunmuştu.
Red Bull’un açıklamasındaki ifadeler, Marko’nun kendi isteğiyle emekli olmak istediği izlenimi verse de, gerçek pek öyle değil. 82 yaşındaki Marko’nun yavaşlamak istemesi doğal olsa da, uzun yıllar sahip olduğu etki ve özerklik varken kendi isteğiyle ayrılması zor görünüyor.
Bir şekilde görevden alındı ve bu kez Verstappenler bunu engelleyemedi ya da engellemek istemedi. Bu durum, 18 ay önceki gibi Verstappen’in ayrılığa bir adım daha yaklaşması anlamına mı geliyor? Yoksa Christian Horner’ın yaz aylarında görevden alınması sürecinde olduğu gibi, Verstappen duruma ayak mı uyduracak?
Bunların yanıtı, son aylarda Red Bull’da yaşanan büyük değişimlerin ardından kurulan yeni ittifaklara ve şirket içindeki dengelere bağlı olacak.
Artık Eskisinden Daha Zor
Marko’nun artık “kültürel bir dinozor” olduğu ve emekliliğinin geç bile kaldığı söylenebilir. Ayrıca Red Bull’un son dönemde genç pilotlar konusundaki başarısızlıklarının da hedefi oldu.
Ancak bu iş, Marko ve Red Bull’un bir zamanlar gösterdiğinden çok daha zor. Sebastian Vettel’i BMW’den kopardılar, Daniel Ricciardo başarılı bir devam oldu ve ardından Max Verstappen gibi eşsiz bir yetenek buldular.
Red Bull’un Formula 1’de iki takımla yer alması, pilot seçimlerinde daha esnek ve “ya tutarsa” yaklaşımını benimsemelerine imkân tanıdı: Bir pilot başarılı olamazsa hemen bir başkasını deneme lüksüne sahiptiler.
Hiçbir takım, Formula 1’in pilot piyasasında Red Bull kadar büyük güç ve etki sahibi olamadı. Haas’ın Ferrari için Ollie Bearman’ı, Williams’ın Mercedes için George Russell’ı, Force India’nın Esteban Ocon’u ve Alfa Romeo’nun Sauber üzerindeki Ferrari etkisi bu modele en yakın örnekler.
Bugün neredeyse tüm Formula 1 takımlarının kapsamlı genç pilot programları var. Ancak gerçek bir yıldız bulunduktan sonra, diğer takımlar için bu seviyeye ulaşmak oldukça zorlaşıyor.
Red Bull’da Verstappen’in ardından benzer bir başarı yakalanamadı. Verstappen, Carlos Sainz, Ricciardo, Pierre Gasly, Alex Albon, Sergio Perez, Liam Lawson ve Yuki Tsunoda gibi isimlerden çok daha üstün oldu. Hiçbiri kötü pilot değil.
Ferrari, Charles Leclerc seviyesinde birini bulabilecek mi? Belki Ollie Bearman bu isim olabilir ama uzun zamandır bekleniyor. Ferrari Sürücü Akademisi’nde birçok isim hiçbir yere varamadı ama bu program Red Bull kadar eleştirilmiyor.
Mercedes, Verstappen’i kaçırdıktan sonra neredeyse on yıl Russell ve Kimi Antonelli gibi Formula 1 seviyesinde bir ikili bulmak için uğraştı. Esteban Ocon da bu programın daha küçük bir başarısı olarak gösterilebilir.
McLaren’ın programı, Lewis Hamilton’ın yükselişinden sonra adeta yeniden doğdu. Yeni dünya şampiyonu Lando Norris ve Sauber çaylağı Gabriel Bortoleto taze başarılar; Oscar Piastri ise rakip programdan transfer edildi.
Williams için de Franco Colapinto ve Logan Sargeant’ı bu başarılar arasında saymak zor. Mevcut kadrosu olan Sainz ve Albon’u Red Bull’a borçlu!
Bu işin doğrusu kolay değil. Öyle olsaydı, 44 yaşındaki Fernando Alonso hâlâ üretici bir takımda genç pilotları geride bırakıyor olmazdı.
Her şey, pilotu Formula 1’e getirene kadar belirsizliğini koruyor. Red Bull’un son başarısı Isack Hadjar da bunun kanıtı. Hadjar, on iki ay önce Red Bull’un çok inandığı için değil, başka alternatif kalmadığı için Formula 1’e terfi etti.
Tüm tartışmalı tercihlere ve başarısızlıklara rağmen, Marko’nun mirası, Formula 1 pilotları açısından genel olarak büyük bir başarı olarak kalacak. 2026 gridinin dörtte birinden fazlası Red Bull’un renkleriyle Formula 1’e adım attı. Siyasi kariyerlerin çoğu başarısızlıkla son bulur ve Marko’nun bazı davranışları haklı olarak eleştirilecek olsa da, Red Bull’un genç pilot programı gurur duyulacak bir miras bıraktı.
Formula 1’de İyi ve Kötü Yönleriyle Bir Devrimci
Marko’nun yöntemleri ve tutumuyla ilgili pek çok eleştiri olsa da, Red Bull’daki döneminin genelinde ne kadar etkili olduğu ve liderliğinde oluşturulan sistemin Formula 1’de yetenek keşfi ve genç pilotların hızla üst seviyeye taşınmasında nasıl devrim yarattığı inkâr edilemez.
Red Bull’un geniş kapsamlı genç pilot alımı, çok sayıda isabet kadar başarısızlığı da beraberinde getirdi. Diğer takımların da kapsamlı genç pilot programlarının değerini fark etmesi ve Red Bull’un Formula 1’deki ana koltuğunun bir efsane tarafından doldurulması, son yıllarda Red Bull’un genç pilot havuzunda eskisi kadar seçici olamamasına yol açtı.
Bazı pilotların kariyerleri ve itibarları Marko tarafından zedelendi mi? Kesinlikle. Bazı yanlış yönetilen durumlar ve sert yargılar oldu. Ancak “yeterince iyilerse, bırakın neyle karşılaşırlarsa başa çıksınlar” prensibi, Marko liderliğindeki programla iki pilotun sekiz dünya şampiyonluğu kazanmasını sağladı.
Gelecekte bir Formula 1 takımında Marko tarzı bir karakter ya da rol görmek zor. Takımdan biraz bağımsız ama üzerinde büyük etkisi olan bu pozisyonun padokta bir benzeri yok ve başka bir takım sahibinin de bunu örnek alması muhtemel görünmüyor.
Marko’nun Red Bull öncesi dönemdeki önemli motor sporları geçmişi de unutulmamalı: 1997’de RSM Marko takımıyla Juan Pablo Montoya’nın Formula 3000’deki unutulmaz, fakat nihayetinde başarısız kalan şampiyonluk mücadelesi, Formula 1’de de izlenmesi keyifli bir ortaklık olabilirdi.
Helmut Marko’nun ayrılığı, Red Bull ve Formula 1’in geleceği için yeni bir dönemin başlangıcı niteliğinde.
trf1.net