Dün Ott Tanak’ın İtalya Sardunya Rallisi’nde kazandığı zaferin ardından bir yazı yazma gereği ortaya çıktığını düşündüm. Aslında yazmaya o kadar üşeniyorum ki, çok fazla şey birikmişti, dayanamadım yazayım istedim. Çok uzatmadan konulara başlıklar halinde giriş yapacağım.
FIA, kedi olalı bir fare tuttu sanki !
Son yıllarda yaptığı kural değişiklikleri, yeni yarışma sınıfları ile zaman zaman hem sporcu hem de takımlara saç baş yolduran FIA, 2017 sezonu için WRC otomobillerde çok radikal değişikliklere izin veren kuralları uygulamaya koymuştu. Bu sonucunda da karşımıza bambaşka otomobiller çıktı. Özellikle görsel olarak 80’li yıllarında ortalarında mücadele eden Grup B otomobillere benzeyen 2017 WRC’ler bazıları tarafından çok yadırgandı bazıları tarafından da hızlıca benimsendi. FIA kural değişikliğindeki temel amacı, WRC’nin son yıllarda kaybettiği ilgiyi yeni, daha güçlü ve daha hızlı otomobillerle geri kazanmak olarak açıkladı. Açıkçası yeni otomobillerin bu yönde katkısı oldu mu, bilmiyorum ama merak da ediyorum. Fakat bir başka açıdan katkısı olduğu kesin. Zira otomobiller arasındaki teknik farklılıklar çok daha az duruma inmiş gibi görünüyor. Şu ana kadar yapılan 7 yarışı, 5 farklı pilot kazandı. Loeb ve Ogier’nin arka arkaya şampiyon olduğu yıllardaki gibi sıkıcı bir şampiyona artık yok. Gerçekten de kimin kazanacağını tahmin edemediğimiz yarışlar izliyoruz. Bir başka dikkat çekici durum da, sineğin yağını çıkararak 1600 cc hacimden 400-450 beygir civarında güç üreten otomobillerin teknik olarak halen %100 güvenilir olmaması. Yani kimin nerede kalacağı belli değil. Hemen hemen herkes sezon başından beri teknik sorunlarla boğuşuyor. Sanırım bu konuda bahtsız bedevi olma görevini Dani Sordo üstlendi. İspanyol boğası sık sık teknik sorunlarla kafayı yemeye devam ediyor.
JWRC ve Super1600 projesi
Çok uzun zamandır Dünya Ralli Şampiyonası’nı takip ediyorum. FIA’nın 2000’li yıllarında başlarında hayata geçirdiği JWRC Şampiyonası ve bu şampiyona için geliştirilen Super1600 otomobillerin ralli sporuna kazandırdığını sanırım bu zamana kadar hiç birşey yapmadı. Bir dönemde Pirelli desteğiyle yapılan Star Driver organizasyonu da JWRC’nin yanında çok sönük kalmıştı. Ama dün yarışı kazanan Ott Tanak’ın Pirelli Star Driver’dan geldiğini de hatırlatayım. Ama şu an yarışan ve yakın zamanda emekli olan pilotların geçmişine baktığımızda birçoğunda JWRC ve Super1600 var. Şu an yarışan WRC’ler de spora eski ilgiyi kazandırmak için hayata geçirildi ama JWRC’nin katkısını sağlamak için çok çalışması lazım.
İtalya’nın Akropol’ü Sardunya
Yarışla ilgili olarak dikkatimi çeken en önemli detaylardan biri yarışın çok kırıcı olmasıydı. İnsan kafası büyüklüğünde kayaların dışında, kumla ve hatta pudra gibi toprakla kaplı kesimler WRC pilotlarını çok zorladı. Lastik patlatanlar, otomobilene hasar verenlerle doluydu yarış.
Tanak kazandı, Lappi parladı, Mikkelsen Citroenle flört ediyor
Yarışa kısa bir süre kala Lefevbre’in yerine takıma davet edilen Mikkelsen, kısa bir testin ardından yarışta start aldı. Test sonrası bir pilot klişesiyle yorum yaptı ve otomobili çok beğendiği, çok güçlü ve sağlam olduğunu söyledi. Mikkelsen, bu sezon Fabia R5 ile girdiği yarışlarda gariban R5’lerin gırtlağına çöktü, bir R5 otomobil ne kadar gidebilirse o kadar gitti ama WRC’ye geçince yarışı kazanan Tanak’tan 8 dk yedi. Aslında bu kadar fark yiyeceğini pek tahmin etmemiştim. Halbuki VW takımı henüz hayattayken Polo WRC ile çok uzun süren testler yapmıştı. Polo WRC 4 sezon yarışmıştı. Diğer yandan bu yıl da Fabia R5 ile girdiği yarışlarla da elini sıcak tutmuştu.
Toyota’nın test pilotu Lappi, Yaris WRC ile 2. yarışını yaptı ve 2. vitesini kullanamadığı 6. etapta kariyerinin ilk etabını kazandı. Hatta şanzıman arızasına rağmen best time yaptığına kendi bile inanamadı. Lappi, S2000 ve R5’lerdeki temposuyla kendini ispatlamış ama Toyota takımında kendine test pilotu koltuğu bulmuştu. Takım pilotu koltuğunda oturan Hanninen’se sezon başından beri devam ettiği bir çuvalı inciri berbat etme görevini İtalya’da da sürdürdü. Hanninen her ne kadar çok tecrübeli ve hızlı bir pilot olsa da, WRC ayrı bir dünya. ERC, IRC ve SWRC şampiyonluğu olan Finli sezon sonunda emeklilik planlarına başlayacak gibi görünüyor. Muhtemelen 2018’de Toyota Lappi ile yola devam edecektir. Lappi kısıtlı tecrübesine rağmen çok iyi işler çıkarmayı sürdürürse sezonluk koltuğu garantileyebilir.
Tanak ise, geçen yıl 2 kez kazanmaya çok yaklaşmış ama son dakika aksilikleriyle kazanamamıştı. Sardunya’da bu kez hata yapmadı ve sorun yaşayan rakiplerinin yanında sıkıntısız ve temiz bir sürüşle kariyerinin ilk zaferini kazandı. Takım arkadaşı Ogier ise ilk gün yolu süpürerek zaman kaybetti. 12. etapta da lastik patlatıp daha da zaman kaybeden Ogier, mücadeleden koptu. Ogier zaman zaman verdiği demeçlerde otomobilden çok memnun olmadığını dile getiriyor.
Yılın dingili Meeke
Meeke, rahmetli ustası Colin McRae’den bayrağı devraldı gibi sanki. Aynı McRae’in Ford’taki son yılları gibi gidiyor. Ya hep ya hiç… Monte Carlo’daki kazanın ardından İsveç’te 12. oldu ama Meksika’da kazandı, kazandı ama son metrelerdeki yol dışıyla, saç baş yoldurdu. Arjantin’de takla attı, Portekiz’de uçtu ama 18. bitirdi. Her yarış bir vukuat yani. Yves Matton’ın saçlarını beyazlattı resmen. Ama İtalya sonrası sabırtaşı çatladı gibi görünüyor. Zira Sardunya’da genel klasmanın şekillenmesinin ardından Citroen takımı, Polonya Rallisi’nde Mikkelsen, Lefevbre ve Breen üçlüsüyle start alacağını, Meeke’in Polonya’da seyirci olacağını duyurdu. Sonrası meçhul Meeke için, bekleyip göreceğiz. Tabii ki, Citroen üçlüsünün Polonya’da ki performansı da bu kararı etkileyecek.
Polonya’da kim kazanır?
Valla çok zor soru. Kesin kazanabilecekler arasında Ogier, Neuville, Tanak ve Latvala var. Bunlardan biri tökezlerse biz de kazanırız diye Lappi, Hanninen, Paddon var. Belik de Tanak, geçen yıl son anda kazanamadığı 2. olduğu Polonya Rallisi’nde bu kez kazanır. Polonya, çıtır Finlandiya gibi. Uzun düzlükler, yüksek hız, 6 dip uçulan tepeleriyle Finlandiya öncesi test niteliği de taşıyor.