Bu yıl beşinci yarışta Toro Rosso’dan Red Bull’a geçtiğinde sürücüler klasmanında 10. sıradaydı. O günden sonra daha iyi bir araçla Hollandalı pilot beşinciliğe kadar tırmandı ve sezonun son yarışına Sebastian Vettel’i geçme şansıyla gidiyor. Abu Dhabi’ye giderken Verstappen’le F1’deki ikinci yılını, 2017 için beklentilerini ve 4.lüğün ona ne ifade ettiğini konuştuk.
Soru: Max, senin bu sezon yol açtığın kadar tartışmaya yol açan bir pilot bulmamız için çok geriye gitmemiz gerekiyor. Muhtemelen Michael Schumacher’in ilk yıllarına. Bütün bu heyecanı anlayabiliyor musun?
Max Verstappen: Eh, planlı değildi. Hiçbir şekilde veya yolda tartışmalı olmayı hedeflememiştim! (Gülüyor) Yapabileceğim en iyi şekilde yarışıyorum, o kadar. Fakat tabii ki aynı zamanda pozisyonlar için de savaşıyorum, savunma veya atak olduğu fark etmez. Ben böyleyim. Oturup hiçbir zaman “Evet, gridde hakkında en çok konuşulan pilot olmak istiyorum” diye düşünmedim.
S: Fakat bir çok durumda öylesin. Podyumda iki Mercedes pilotuyla beraber duruyordun ve taraftarlar senin adını haykırıyordu.
MV: Evet, bu olumlu, ancak hiç planlı olmadı. Muhtemelen ben yarışta elimde geleni yaptığımda kendiliğinden geliyor, ve taraftarlara da çekici geliyor olmalı.
S: Heyecan konusunda kalırsak, 2016’da en iyi anın neydi?
MV: Barcelona’daki zaferim, çünkü hiç beklememiştim. İkinci en iyi de Brezilya’ydı.
S: Barcelona’dan beri neler öğrendin? Seni üst seviye bir takıma fırlattılar ve hemen yüzmeye başlamanı beklediler.
MV: Aracı kontrol etmeye gelince çok şey öğrendim, daha fazlasını anlamak ve daha iyi ayarlamak için. Sonra tabii ki yarış tecrübesine bağlı bir öğrenme eğrisi var. Fakat bu tamamiyle normal, ne kadar yarışırsan, yarıştığın araç da o kadar iyi olur.
S: Hiç kaygı hissi oldu mu? “Aman tanrım, keşke bu fırsatı harcamasaydım…” gibi?
MV: Dürüst olmak gerekirse o hisse asla sahip olmadım, neler yapabileceğimi biliyordum. Hiçbir şey gökten düşmez, sıkı çalışmanız gerekir.
S: Gerçek şu ki rekabetçi bir araca oturduğun andan itibaren çoktandır orada adamların peşinden gidiyorsun. Sebastian Vettel tercih ettiğin hedef gibi duruyor. Bu iki yıl önce bıraktığı takımda olduğun durumuna ironi kattı mı?
MV: “Hedef” kesinlikle doğru söz değil, çünkü asla böyle planlanmadı. Sadece böyle oldu. Araçlarla neredeyse aynı hıza sahibiz, bu yüzden pistte birbirimizi çok sık görüyoruz! (Gülüyor)
S: Muhtemelen isteyeceğinden daha çok…
MV: …umursamıyorum. Benim için uygun görünen hisle yarışıyorum, bu da başarı vaat ediyor.
S: Peki ya iki sene önce bıraktığı araçta oturuyor olman? İronik bir durum mu?
MV: Belki onun için. Kesinlikle benim için öyle değil!
S: Meksika’da senin için tehlikeli deyip iki hafta sonra Brezilya’da senin için “yağmur tanrısı” demeleriyle nasıl baş ediyorsun? Bu senin başını döndürmüyor mu?
MV: Baş döndürücü değil, bu Formula 1! Bir gün kahramansın öbür gün kaybeden. Yani hiçbir yorumu okumamak dinlememek daha iyi. Nötr kalmak en iyisi. Bunu daha önce de gördüm ki, oyunun nasıl yürüdüğünü bilirsen artık rahatsız olmuyorsun. Evet bu her zaman çok hoş değil fakat işler böyle işliyor.
S: Fakat neticede sen “tehlikeli” addediliyorsun ve bu farklı bir nitelik.
MV …Kendimi asla tehlikeli olarak düşünmedim yani bu yorumlar beni hiçbir şekilde rahatsız etmiyor.
S: Meksika en garip podyum durumlarından birini sundu: İki Mercedes pilotuyla birlikte sen vardın, podyuma çıkmaya hazırlanıyordun ve sonra gördüğümüz şey senin geri çevrilip Sebastian Vettel’in senin yerine geçmesiydi. Sana üçüncü olmadığını nasıl söylediler?
MV: Eh, ben hemen ekranda gördüm. Basitçe eşyalarımı topladım ve sonra onlar gelip “Üzgünüz Max, podyumda değilsin!” dediler. Sonuçlarımı değiştiremeyeceğime göre ben de “Tamam beyler, bir sonraki yarışa!” diye düşündüm.
S: Sonra tabii ki Brezilya’da podyumu şahane bir sürüş sonrasında gerçekleştirdin. Televizyon kameraları Helmut Marko’ya döndüğünde gözleri parlıyordu. Onun beklediği geleceğin Sebastian Vettel’i sen misin?
MV: Helmut bana F1’e geçme şansını verdi, bana rekabetçi bir araçla yarışma şansını verdi. Daniil’le beni takas etmek için büyük bir karar verdi. Büyük bir risk aldı! Ben de borcunu hemen o hafta (İspanya’da) ödedim. Bu da onu ve tabii ki beni mutlu etti. Helmut oldukça dürüst birisi, dobra bir adam. Eğer iyi iş çıkarırsan sana söyleyecektir. Fakat vasat olduğunda da sözünü esirgemeyecektir. Yani benim tahminim, Brezilya’da eğleniyordu, çünkü o gerçek bir yarışçı.
S: Brezilya’daki sürüşün sana büyük Ayrton Senna’yla karşılaştırılmayı kazandırdı. Şu anda yarışan beş şampiyon var, hepsi çok mu evcilleşti? Bazıları senin onları yaşlı gösterdiğini söyledi!
MV: Eh, yaşlılar! Evcilleştiler mi? Benim için buna karar vermek zor. Ben her zaman yarıştığım gibi yarışıyorum ve eski usül mü yoksa yeni nesil mi yarışıyorum bir fikrim yok! Ben buyum ve bu yıllar boyunca başkalarını taklit ederek öğrenilmiş bir şey değil. Bu benim!
S: Halihazırda zengin ve ünlü olan birinden daha mı fazla risk alıyorsun?
MV: Eh, mesela Lewis Hamilton veya Nico Rosberg’den daha fazla risk almam lazım. Sahip olduğumuz paketle, ki Mercedes’inki kadar rekabetçi değil, her zaman %110’la yarışmak zorundasınız. %100 yetmez, yani tabii ki işin içine daha fazla risk giriyor.
S: Şu anda, Pazar günü dördüncü sıraya yerleşme fırsatıyla, Sebastian Vettel’in 5 puan arkasında sürücüler klasmanında dördüncüsün. Bunun için bastıracak mısın?
MV: Hoş olurdu. Fakat tabii ki hedef değil. Bu bir bonus olurdu. Fakat şampiyonluk, hedef bu olmalı.
S: Her sürücü sorulduğunda bir gün dünya şampiyonu olmak istediğini söyler ve genellikle bu gerçeklikten uzaktır. Seninle birlikte bu doğal bir şey gibi görünüyor. Ne zaman ilk denemeni yapabileceksin? 2017’de mi?
MV: Eğer paket iyiyse, evet! Helmut paketin fantastik olacağını belirtmişti. Yani evet, bunun için hazırım. Formula 1’e girmeden zaten hazırdım! (Gülüyor)