E300 BlueTEC Hybrid ve SL350 BlueEFFICIENCY modelinin ardından Almanya'da test etme imkanı bulduğum son araç da ilk olarak 2010 yılında tanıtılan S250 CDI BlueEFFICIENCY oldu. Mercedes markasının en imrenilen model ailelerinden olan büyük sedan S'i düşük tüketim düşüncesiyle birleştirmek gibi bir amaç güden otomobile zor bir görev yüklendiği ortada.
8 ve 12 silindirli motora sahip modelleriyle hayallerin baş köşesinde bulunan S ailesinin dört silindirli motorla donatılan bu modelinin bir de Diesel olması ilk başta akılda soru işaretleri bıraksa da büyük jantlar, şık tamponlar ve sportif duran çift egzoz çıkışıyla dışarıdan bakıldığında ailenin diğer üyeleri gibi görünmesi S250 CDI için çok olumlu.
Mercedes'in diğer modelleri gibi opsiyonel olarak sunulan donanımlarıyla serinin en güçlü versiyonlarının verdiği konfor ve rahatlığa kavuşabilen bu otomobil S Serisi'nin giriş modeli olsa da daha motor çalıştırılmadan insanın yüzünü güldürüyor. Bir düğmeyle açılıp kapanabilen bagaj kapağının yanında kapıları da aralık kaldığı durumlarda otomatik olarak kapanan test aracımızda krem renkli deri döşemeler, ahşap kaplama, siyah renkli tavan ve sütun kaplaması gibi görsel farklılıklar dikkat çekiyordu.
Donanımı da oldukça zengin olan test aracımızda DVD oynatabilen ve açısı sürücü ve ön yolcuya doğru ayarlanabilen büyük bir ekran, çok kaliteli bir ses sistemi, ısıtma, havalandırma ve masaj özellikleri sunan elektrik ayarlı ön koltuklar gibi lüks donanımlar sunulurken giriş modeli olmanın verdiği sadelik arka koltuklarda görülebiliyor. Oldukça geniş oturma alanı sunan bu kısımda tavana yerleştirilen ışıklı makyaj aynası ve elektrikli olarak kumanda edilebilen arka perdenin haricinde ek bir donanım bulunmuyor.
Arka kapılara yerleştirilen ve bu kısımda bulunan her iki camı da açıp kapatabilen düğmeler, küllük ve arka perde kontrollerinin yanında sunulan geniş oturma alanı aracın bir patron otomobili olduğunu gösterse de ön koltuklarda bulunmak da tam bir keyif. Ön kapıların kol dayanaklarına kapaklı gözler gizleyen Mercedes iki koltuğun arasında bulunan geniş kol dayanağının kapağını iki tarafa da açılabilir şekilde tasarlamış. Bu bölümün ilerisinde kapaklı bir tuş takımı ile arka kafalıkları yatırmaktan radyonun ses seviyesini değiştirmeye kadar birçok fonksiyonu kumanda edebilen butonlar bulunuyor.
Çok sade bir tasarıma sahip olan orta konsolun üzerinde yer alan büyük ekranın yanında hız göstergesi de bir ekrandan oluşan S250 CDI'ın bu bölümünde gece görüş sisteminin verdiği görüntü de izlenebiliyor. Işık sensörü sayesinde tünel geçişlerinde iç mekan ışıklandırmasını gece konumuna getirebilen aracın içerisine daha ilk oturduğunuzda farklı bir otomobille karşılaştığınızı anlıyorsunuz.
Motoru çalıştırıldığında aynı üniteye sahip diğer modellerden daha sessiz olduğu anlaşılan S250 CDI'ın 2.1 litre hacimli turbo Diesel motoru Mercedes'in en popüler güç üreticisi konumunda. Kendisine A'dan M Serisi'ne kadar hemen hemen her ailede yer bulabilen ünite S'in kaputu altında 204 beygir güç, 500 Nm tork üretebilen formuyla yer alıyor. 7 ileri vitesli otomatik şanzımanıyla 0'dan 100 km/s sürate 8.2 saniyede ulaşabilen otomobilin maksimum süratiyse 240 km/s olarak açıklanıyor.
Sportif sürüş modu seçildiğinde geçişleri belirgin şekilde sertleşen şanzıman normal şartlar altında varlığını bile unutturuyor. Isıtma ve havalandırma fonksiyonlarına sahip ön koltuklara bir de masaj özelliği ekleyen Mercedes'in yorgunluk sensörünü de standart olarak sunması şaşırtıcı değil, zira sunulan değişik masaj seçeneklerinden hangisini seçerseniz seçin yolun sonunda vücudunuzun rahatlamış olacağı kesin. Virajlara girerken de ön koltukta oturanların rahatını düşünen test aracımızda daha önce test ettiğim AMG modellerinde de bulunan aktif koltuk destekleri bulunuyordu. Viraja girerken koltukların viraj dışında kalan kenarlarını yükselden sistem bu sayede vücudu daha başarılı bir şekilde kavrıyor.
Gelelim aracın sürüş halinde hissettirdiklerine. Aracı test etmeden önce bu kısımda yazacaklarımın pek de olumlu olmayacağını düşünüyordum ama Mercedes, en küçük motoruyla da olsa bir S Serisi'ni gerçek bir S Serisi yapabilmiş. Tam bir uzun yol otomobili olan aracı nasıl kullanırsanız kullanın bir uçan halı üzerinde seyahat ediyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. E300 BlueTEC Hybrid ve SL350 BlueEFFICIENCY'nin ardından yumuşak gelen fren pedalına bile birkaç kilometrenin ardından o kadar alışılıyor ki diğer otomobillerde de aynı hissi veren pedalın kullanılmadığına üzülüyorsunuz.
Hız sınırlama sisteminden radarlı hız sabitlemeye, aracı şerit çizgileri arasında tutan yardımcıdan yoldaki tabelaları okuyan kameraya kadar sunulan bütün elektronik yardımlar devredeyken kendi kendisini kullanabilen otomobilin insanı neden yormadığı belli. Şehir trafiğinde bile önünüzdeki araç durduğunda kendisi durabilen, yol açıldığında otomatik olarak tekrar hızlanan bir otomobille yolculuk yapmak elbet de çok yorucu olmuyor.
Mercedes'in açıkladığı 5.7 litre/100 km'lik yakıt tüketimi iddialı olsa da bizim bile ulaşabildiğimiz 6 litre/100 km'lik değere bakılırsa elde edilmesi hayal değil. Araç durduğunda motoru da stop ettiren start-stop ve vitesleri daha çabul değiştiren ECO modu tüketimin düşmesini sağlayan önemli faktörler arasında sayılabilir.
Toparlamak gerekirse, yazımın başında bahsettiğim endişeden eser kalmamış bir şekilde tamamladığımız yolculuğumuz sonunda S250 CDI'ın da tam bir S Serisi olduğu anlaşıldı. Dört silindirli bir turbo Diesel motorun büyük kaput altında hayal kırıklığı yaşatacağını düşünenlerin içleri rahatlayabilir. Bu otomobil de kardeşleri gibi tam bir konfor aracı. Üstelik oldukça da ekonomik.