Formula 1’de elde edilen bazı rekorlar gerçek anlamda rakipsizdirler.
Senna 65 pole pozisyonu elde ettiğinde çoğu kişi bu rekorun uzun bir zaman yolculuğu yapacağını ve bu rekorun kimse tarafından kırılamayacağını düşünüyordu. Ancak, Schumacher 2006 San Marino GP’sinde bu rekoru tarihe gömmeyi başardı. Aynı şekilde Schumacher’in 91 yarış zaferi şuan için aşılamaz görülüyor, tıpkı daha önce Alain Prost’un 51 yarış zaferi için düşünülenler gibi.
Zamanın hangi rekorları tarihin tozlu sayfalarından sileceğini bilemesek de bu yazıda listeleyeceğimiz rekorların çok çok çok uzun seneler kırılamayacağını düşünüyoruz. Hadi o halde başlayalım!
En Yakın Pole Pozisyonu
1997 Avrupa GP’si denince akla ilk olarak Schumacher ve Villeneuve arasındaki çarpışma sonucu 7 kez dünya şampiyonu Schumacher’in şampiyonadan diskalifiye edilmesi gelir. Ancak, biz bu yarış kazasından daha çok sıralama turlarında yaşanan ve F1’de çok nadir görülebilecek bir hadise üzerinde duracağız. Zira 1997 Avrupa GP’si sıralama turları tarihteki en yakın pole pozisyonu mücadelesine sahne olmuştu. O zamanlar sıralama turları formatı günümüzdekinden biraz farklıydı ve 1 saat süren sıralama turlarında pilotlara 12 tur hakkı tanınıyordu. Pilotlar kendilerine tanınan 12 tur hakkını istedikleri şekilde kullanabiliyorlardı.
Jerez’de koşulan sıralama turlarında ise 3 pilot aynı tur zamanına imza atıyordu. Evet, yanlış duymadınız! Villeneuve, Schumacher ve Frentzen sıralama turları sonunda 1.21.072 elde ettiler ve bu turu 1 saatlik seansın 14. dakikasında elde eden Villeneuve pole pozisyonunu kazanırken, Kanadalı’dan 14 dakika sonra aynı turu elde eden Schumacher 2., seansın bitmesine 9 dakika kala aynı turu elde eden Frentzen ise yarışa 3. sıradan başladı.
En Erken Sezon Başlangıcı
1965 ve 1968: 1 Ocak
Modern F1’de hepimiz sezonun Mart’ta açılmasına alışkınızdır. Ancak, geçmişte işler biraz daha farklı cereyan edebiliyordu. F1’i yakından takip edenler 93’e kadar 1488 yılında Bartolomeu Dias tarafından keşfedilen Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bir yarış düzenlendiği bileceklerdir. Güney yarım kürenin kutbu sayabileceğimiz Güney Afrika’nın East London bölgesinde bulunan Kyalami pistinde 1965 ve 1968’de düzenlenen yarışlar kulağa biraz garip gelse de, yeni yılın ilk gününde koşuldular. Daha bu sezon 21 yarışla en uzun takvim rekorunu kıran F1’in artık, bu kadar erken bir sezon açılışı yapma ihtimali çok düşük görünüyor. Ancak, sezon finali belki yılbaşına sarkabilir.
En Uzun Yarış
2011 Kanada GP’si ıslak zeminde başlamış ve pist koşullarının yarışmaya müsait olmadığı gerekçesiyle kırmızı bayraklarla 19. turda askıya alınmıştı. 2 saatlik bir bekleyişin sonunda yarış tekrar başlatıldı ve yarış boyunca yaşanan bol aksiyon 2011 Kanada GP’sinin 4 saat 4 dakika 39.537 saniyeyle tarihteki en uzun yarış olmasını sağladı. 2012 yılında getirilen “bir yarışın 4 saat içerisinde tamamlanması” kuralı, 2011 Kanada GP’sinin tarihteki en uzun yarış olarak kalması için bir teminat anlaşması oldu.
Son olarak bu kuralı 2012’de getiren ve 2011 Kanada GP’sinin son 1 saatinde harikalar yaratan Jenson Button’ın yarış galibiyetini izlememize izin veren FIA’ya teşekkür ederiz.
En Çok Katılımcı
Dünya şampiyonasının ilk yıllarında sıralama turlarına katılacak pilotlara karar vermek adına düzenlenen bir sıralama turu öncesi eleme seansı yoktu. 1952 ve 1953 sezonlarıysa F1’e uygun araç sayısının yetersizliği yüzünden F2 düzenlemeleriyle koşulan sezonlardı. Bu iki koşulun bir araya gelişiyle Voltran oluştu ve 1953 Almanya GP’si 34 katılımcıyla başladı. Yarışa çıkan 14 sürücünün de yerel Wildcard’a sahip olduğunu belirtelim.
En Yaşlı Podyum
1950 İsviçre GP’si: 140 yaş, 93 gün (ortalama: 46 yaş, 274 gün)
Modern F1 araçlarının talep ettiği fiziksel şartlara bağlı olarak günümüzde 40’larında yarışmaya devam eden bir pilot görme ihtimaliz çok düşük. Son yıllarda bir yarışa başlayan en yaşlı sürücü 43 yaşında pistlere veda eden Michael Schumacher’di. Dünya şampiyonasının ilk yıllarında mücadele eden pilotlarsa günümüzde takım patronu olacak yaştaydılar. Öyle ki, dünya şampiyonasının başladığı 1950 Britanya GP’sine katılan pilotlardan sadece biri 30 yaşın altındaydı.
Tarihte görülen en yaşlı podyum ise 1950 İsviçre GP’sindeki Giuseppe Farina, Luigi Fagioli ve Louis Rosier’in kürsüde tamamladıkları yarıştı. Bu 3 pilotun yaşları toplamı; 140 yaş 93 gündü. Günümüzde Verstappen ve Lance Stroll gibi genç pilotların yarıştığını düşünürsek, bu rekorun kırılma ihtimali, Luca Badoer’in Ferrari’de tekrar koltuk bulma ihtimali ile eş değer.
Bir Sezonda Elde Edilen En Yüksek Podyum Finiş Oranı
Michael Schumacher, 2002: %100 (17’de 17)
Bugünlerde birileri Mercedes baskınlığından mı söz ediyor? Peki ya 2002’deki Ferrari ve Schumacher dominantlığına ne diyeceğiz? F2002 ve sezon başında boy gösteren F2001’in hızı ve dayanıklılığına teşekkür eden Schumacher bütün yarışları tamamlamanın dışında hiçbir yarışta da 3. sıranın altına düşmedi. Tüm sezon boyunca sadece 1 kere 3. olan Schumacher’in yanında Ferrari’nin baskınlığını özetlemek için de İtalyan takımın toplamış olduğu 221 puanın diğer 9 takımın puanları toplamına eşit olduğunu söylemek yeterli.
Günümüzde F1 takviminin genişlemesiyle birlikte Schumacher’in toplam podyum sayısını geçebilecek bir pilot olabilir, ancak %100 podyum finiş oranı sadece egale edebilecek yani asla kıralamayacak bir rekor.
Bir Yarışta Kazanılan En Düşük Puan
Stirling Moss, Alberto Ascari ve Jean Behra: 0.14 puan
Modern F1’de %75 kuralına takılıp yarım puan verilen yarışlar seyrettik, ancak 0.14 puan da neyin nesi diyebilirsiniz. Hemen açıklayalım. 1950’lerde düzenlenen ilk 10 sezonda en hızlı turu elde eden pilota 1 puan veriliyordu. Buraya kadar sıkıntı yok, ancak dünya şampiyonasının ilk yıllarında kullanılan ölçüm sistemleri oldukça ilkeldi ve sadece saniyeye kadar ölçüm yapılabiliyordu.
1954 Britanya GP’sinde tam tamına 7 pilot 1 dakika 50 saniye elde edince bu 7 pilot yarışta en hızlı tur elde etmiş sayıldı ve 1 puan 7’ye bölünerek paylaştırıldı. Bu 7 pilottan 4’ü yarışı puan alarak tamamlarken, Moss, Ascari ve Behra ise yarıştan 0.14 puan elde ederek ayrıldı. Eh, günümüzde böyle bir şeyin yaşanma ihtimali ancak Bernie’nin kafasındaki zihni sinir projeler sonucunda gerçekleşebilir.
İkincinin Finişe Gelmek İçin En Uzun Süre Beklediği Yarış
1963 Belçika Grand Prix: dört dakika 54 saniye
Yeni nesil F1 yarışları genelde yakın geçen mücadelelerdir. Araçlar üzerinde belirlenen teknik kısıtlamalar nispeten daha eşit araçlar üretilmesini sağlıyor ve çoğu yarışta güvenlik endişeleri nedeniyle güvenlik aracı periyotları seyrediyoruz. Hal böyle olunca kazanma farkı genelde saniyeler cinsinden ölçülüyor.
Yıllar öncesine gittiğimizdeyse, araçların teknik kısıtlamalara maruz kalmadığı ve çeşitli performans farklılıklarının olduğu sezonlar bizi karşılıyor. Buna bir de yıpranma oranlarını eklersek yarışı tamamlayan sürücüler arasındaki farklar tahayyül edeceğimiz sınırların dışında olabiliyor.
1963 Belçika GP’sinde Jim Clark’ın 4 dakika 54 saniyelik sansasyonel farkıysa bu alanda bir rekora sahip ve asla geçilemeyeceğe benziyor. Yarışa 8. sıradan başlayan İngiliz, büyük bir patlamayla 14.1 km uzunluğundaki korkunç Spa’da liderliği alır. Koşulların korkunç olduğu yarışta Clark’ın patronu Colin Chapman, yarışın durdurulması için görevlileri zorlarken Clark’sa rakiplerini pistten silmekle meşguldür. Sadece 2. olan Bruce McLaren’e tur bindirimeyen İngiliz, tarihteki en büyük farkla da yarışı kazanmayı başarır.
Sizler de Kırılamayacak Başka Rekorlar Olduğunu Düşünüyorsanız Yorumda Belirtin…
;;;