Tropikal iklime sahip Malezya, sağanak yağışlara hiç de yabancı değil ve Sepang’da düzenlenen son 8 yarışın 2’si şiddetli yağmur yüzünden kırmızı bayraklarla durdurulmak zorunda kaldı. Peki ya takımlar bu gibi durumlarda ayakta kalabilmek için ne yapıyorlar? Öğrenmek için okuyun…
Hava tahminlerini gereksiz, tutarsız bulan kişiler için işin Formula 1’deki halini duymak biraz… şaşırtıcı oluyor. Yarış mühendisleri sürücülerine net olmayan ihtimallerden bahsetmiyorlar, bunun yerine spesifik, kesin bilgiyle uğraşıyorlar: kaç dakika sonra yağış başlayacak, ilk olarak hangi viraj ıslanacak, ne kadar yoğun olacak, ne kadar sürecek? Puanlar, hatta bazen yarışlar, yağmurun hesaplanmasına göre kaybediliyor veya kazanılıyor. Peki ya işin başında bilgi nasıl elde ediliyor, ve neden herkes böyle bir hizmetten yararlanamıyor?
Lewis Hamilton Macaristan GP’si sıralama turlarında sele yakalanmıştı. © Sutton Images
Cevap, yerelleşmede yatıyor. Formula 1 kendi gezici meteoroloji hizmetine sahip. Bu yüzden büyük resme bakmıyor, gökyüzünde sadece ufak bir parçaya odaklanıyor, fırtınaları hatta yalnız bulutları izliyor, piste yaklaşıyor mu yaklaşmıyor mu diye. Pratikte bu süreç havalimanlarında ve kayak pistlerinde kullanılan mikro tahminlerden çok da farklı değil. Her seferinde farklı bir konuma gidip oranın hava şartlarıyla cebelleşmenin karışıklığı işin içinde olsa bile.
Meteoroloji Uzmanı
“Belki de tonlarca ekipman her hafta dünyanın etrafında taşınmak zorunda kalınıyordur,” diyor meteoroloji uzmanı Steffen Dietz, “Ekipmanların en büyük parçasını, bölgede kullandığımız hava radarını, piste yakın bir yere kuruyoruz, mümkünse bir de yükseğe. Mesela SPA’da bir büyükbaş otlağına kuruyoruz. Ama Interlagos gibi bir yerde bir gökdelenin en üst katına, 27 kat yükseğe koyuyoruz. Bu yüzden kolayca taşınabilir olmalı.”
Dietz, Formula 1 ve diğer 11 takımla meteoroloji konusunda sözleşmesi olan Avusturyalı şirket Ubimet için çalışıyor. Ubimet, her yarışa ikişer mühendis yolluyor. Bu mühendisler hem pist çevresindeki hem de padoktaki tahmin istasyonlarını, radarı ve çeşitli meteoroloji ekipmanlarını kuruyor. Bu ekipmanlar Ubimet’in tahmin algoritmalarında gerçek zamanlı tahminlere dönüşecek olan ham veriyi sağlıyorlar. Sonra bu tahminler garajlara yollanıyor.
“Takımlara ne kadar bilgi verirsek o kadar mutlular” diyor Dietz, “Bir web portalı aracılığıyla radar ve istasyon verisini sağlıyoruz, farklı tahminleri ve anlık bilgileri seans boyunca canlı geçiyoruz. Sağanak için, amacımız yağmurun ne zaman geleceğini, ne zaman gideceğini, ne kadar kalacağını ve bunun gibi şeyleri tahmin etmek oluyor.”
Ubimet tarafından takımlara sağlanan hava radarı ekranında görüldüğü üzere, geçtiğimiz yıl Austin’de gerçekleştirilen 2. antremanlarda yağmurun pisti vuracağı görülüyor. © LAT Photographic
Tahmin Zorlaştığında
Takvimdeki birçok klasik pist tahmin edilemez hava koşullarıyla (ve mikroklimasıyla) ünlenmiş olsa da, Dietz’e göre zor pistlerde tahminler daha kıymetli oluyor.
“Yaygın görüşe göre SPA ve Silverstone aldatıcı pistler, çünkü hava dakika başı değişiyor. Aslında olan şey bu değil. Avrupa’da aktif havayı üreten cephe sistemleriyle yüzleşirsiniz. Yerdeki insanlara göre değişim ani görünebilir. Fakat siz havadan baktığınızda sistemin nasıl ilerlediğini görürsünüz ve yağmurun nasıl bir etki bırakacağını hesaplarsınız.”
“Tropikal iklimlerdeyse, işler o kadar kolay değil. Sepang veya Singapur gibi yerlerde yağmuru tahmin etmek zor çünkü cephe yağışı olmasına gerek yok. Bunun yerine günlük bulut oluşumları var. Bir yerden sonra fırtına oluşturacaktır, ama siz bunun ne zaman ve nerede olacağını söyleyemezsiniz. En yakın benzetme şöyle yapılabilir: su kaynamak üzeredir, köpükler çıkacağı kesindir ama siz ilk köpüğün nereden çıkacağını bilemezsiniz. Sepang gibi yerlerin tropikal iklimi böyledir. Aşırı yağış yoldadır, ama pisti de vurabilir beş kilometre ötesini de.”
Malezya gibi tropikal ülkelerde, yağmur bir anda ortaya çıkabilir. © Sutton Images
Yarış Mühendisleri
Hava takımı piste genelde Pazartesi ulaşır, haftanın başını gerekli ekipmanları kurup ayarlamakla geçirir. Fakat takımların hava verisini kullanması çok daha öncesinde başlar; araçlar fabrikayı terk etmeden önce.
“Bu konu üzerinde düşünmeye bir hafta önce veya daha da erken başlarız,” diyor Fernando’nun yarış mühendisi Mark Temple. “Uzun vadeli tahminlere bakarız ve hava sıcaklığıyla ilgili veri toplarız. Macaristan’a gidiyorsak, mesela, 25 derece yerine 45 derece olacağına dair göstergeler varsa aracın soğutma sistemlerinin temelini buna göre kurarız. Yarış yaklaştıkça tahmin nasıl değişiyor ona bakarız, Çarşamba gününden itibarense Ubimet’in resmi verilerini görürüz.”
Bazen yağmuru kontrol etmek için en iyi çözüm, pit duvarından el uzatmaktır. © LAT Photographic
Stratejistler
Etkinlik yaklaştıkça, eğer yağışın pisti vurma ihtimali varsa yarışa yönelik stratejik kararlar renklenmeye başlar. Yağış başlayınca yapılanlar genelde ani kararlar olarak görülür, planlı şeyler olarak değil. Fakat durum aslında tam tersi.
“Yağışı muhakkak hesaba katmak zorundasınız, bu yüzden tahminler hakkında çok ama çok ilgiliyiz,” diyor Red Bull stratejisti Sarah Courtenay. “Anahtar şeylerden biri şu ki ıslak zemin lastiği tercih edecekseniz iki farklı kuru zemin lastiğini kullanmak zorunda değilsiniz. Mesela bir yağış riski varsa, yağış başlayana kadar yavaş lastikte kalmamayı tercih edebilirsiz, o lastiği müsrifçe kullanmaktan kaçınmak için. Ama yağış ihtimali varsa planlarınızı, hava tahminleri size ne söylüyorsa ona göre değiştirmeye başlamalısınız.”
Eğer bu yıl onaco’da olduğu gibi ıslak zemin lastiği kullanılırsa, takımların iki kuru zemin lastiği kullanma zorunluluğu ortadan kalkar. Bu da beraberinde büyük strateji değişkliklerini getirebilir. © Sutton Images
Hava Gözlemcileri
Dietz’in dediğine göre Ubimet yerde de personel ihtiyaç duyuyor, çünkü “böylesine bir veriyi uzaktan sağlamak pek de mümkün değil. Birileri orada olmalı ve havaya bakmalı, yağışı hissetmeli. Ve sadece bir buluta odaklanabilmeli, pisti vuracak mı yoksa 500 metreyle pas mı geçecek diye.” Beklenenin aksine, Ubimet’in yerde personelinin olması takımlara uzaktan izleme imkanı veriyor. Courtenay, Red Bull’un yönetim odasındaki hava raporlarını Milton Keynes’deki fabrikasında görebilir. McLaren ise İngiltere’deki bir personeli, tahminleri takip edip yarış mühendislerine paslamakla görevlendirecektir.
Temple, yine de, bir gözünü radarda tutmak istiyor. “İkisini birden elde etmek yardımcı oluyor” diyor. “Radara bakmak çok kullanışlı. Son yarım saati yeniden oynatıyor, böylece size yağışın nasıl geliştiğini ve değiştiğini söylüyor. Yine de kesin bir şey söylemek zor oluyor. ‘5 dakika içinde yoğun yağış’ gibi bir cümleyle eşlik edilmek de işe yarıyor. Bilhassa sıralamalarda böyle, çünkü o zaman aracı garajdan çıkarmak için birçok değişkene bakılıyor. Yarışda biraz daha zamanımız var, bu yüzden radara kendim son bir defa daha bakabiliyorum. Ne yapacağımıza tam olarak yön vermiyor fakat bana neler döndüğüne dair bir tablo çizerken yardımcı oluyor.”
Tahmin işi, Formula 1’in geleneksel yöntemlerinden çok daha sofistike işliyor: geleneksel yöntemlerde takım üyeleri gözlem için telsizlerle veya cep telefonlarıyla rüzgarlı seyir noktalarına gönderiliyorlar.
Bazı takımlar bunu hala yapıyor. McLaren, genelde yapmıyor. Çünkü tahmin yapmak için başka klasik yöntemler de mevcut. “TV yayınını izlemek de gerçekten kullanışlı oluyor çünkü televizyon genelde dramaya odaklanıyor” diyor Temple. “Yönetmen eğer 5. virajda açık alanda şemsiyelerin açıldığını gösteriyorsa, bu iyi bir kanıt olur. Arada sırada havaya bakmak da iyi bir fikir. Radara bakıp bakıp pitlere düşen yağmuru göremeyebilirsiniz bile.”
Sofistike olmayan bir yöntem, pistin çeşitli tribünlerinde açılan şemsiyeler, takımlara yağmurun geldiği haber veriyor. © Sutton Motorsport Images
Sürücülerin Çağrısı
Bilgi, tabii ki, sürücüyü ve takımı bir yere kadar taşıyabiliyor. Bilgiyi kullanabilmek, yağmura yakalanmak ve değişen havanın avantajını elde etmek arasındaki farkı çiziyor. Bu yalnızca iyi kararlar almakla alakalı bir soru değil, kimlerin kararlarına güveneceğini bilmekle de alakalı.
“Bir yarış durumunda genelde durum pistin daha da ıslak mı yoksa daha da kuru mu olacağına bağlıdır,” diyor Temple. “Daha da ıslak olacaksa, sürücü gerçekten lastikleri değiştireceğimiz zaman için çağırıyı yapan kişi olmalı çünkü sahip olduğu lastikler için pistin nasıl olacağını bilebilecek tek kişi o.”
“Kururken şartlar biraz farklı oluyor. Tabii ki pist ıslanmasına göre daha yavaş kuruyor. Sürücü için de hesaplamak zorlaşıyor. Biz diğerlerinin ne yaptığını görme avantajına sahip oluyoruz. Onların tur zamanlarına bakıp nasıl bir iş çıkardıklarını görebiliyoruz ve sürücüye bu bilgiyi paslayıp onun da neler olduğunu anlamasını sağlıyoruz.”
Havanın durumuyla alakalı resme sahip olmak, takımlar için ani değişimlere hazırlıksız yakalanmayı daha nadir hale getiriyor. Neyse ki bu izleyicileri şovdan koparmıyor: havayı tahmin etmek başka bir şey, havanın içinde hızlı sürmek bambaşka bir şey.
Yarışta, pist daha da ıslanmaya başladığında lastik değişikliği için pilot karar vermeli. Pist kuruduğunda ise takım pit çağrısına yardım da bulunabilir. © Sutton Images
;;;