Formula 1’deki ilk senesini bir öğrenme aşaması olarak gören Albon, adım adım ilerleyeceğini söyledi.

Geçen sezon F2’yi üçüncü sırada tamamlayan 22 yaşındaki sürücü bu sezon Toro Rosso ile F1’de mücadele edecek.

“Bu sene kesinlikle bir öğrenme süreci olacak. Melbourne’den önce Barcelona’da sadece dört gün test yapma fırsatım olacak. Asıl odak noktam, araçta rahat hissedebilmek ve hızımı en kısa sürede arttırmak. Kişisel hazırlıklarım anlamında, kendime fazla baskı yapmayacağım ve ilk günden itibaren her şeyimi vereceğim. Bu sene, nasıl bir sürücü olduğumu herkese göstermem için bir fırsat.”

“Pistlere hazırlanmak için simülatörde çokça zaman harcadım. Önceliğim buydu. Simülatörde geçirdiğim zaman dışında takımla da çokça zaman geçiriyorum. Her şeyi, aracı en kısa sürede anlamam için yapıyorum, ki bu da bana Melbourne’de yardımcı olacak.”

“F2’den F1’e geçerken yaşayacağım en büyük değişiklik hibrit motorlar olacak. Daha önce Formula E testi yaptığım için bu konuda biraz şanslıyım. Bu sayede güç ünitesi hakkında birçok şey öğrenebildim ve motorlar arasındaki benzerlik şaşırtıcı derecede fazla. Teknolojinin aynı olduğunu söyleyemem ama enerji tasarrufu ve bunun gibi şeyler çok benzer. Bu testi yapmam faydalı oldu, bence adapte olmam zor olmayacak. Asıl önemli şey sadece aracın saf hızı. Bu sene hız biraz düşmüş olsa bile bu araçlar her zamankinden daha hızlı. Ancak F2’den F1’e geçiş yapmak özellikle yere basma gücü konusunda büyük bir değişim anlamına geliyor. Hıza alışmanın zor olacağını sanmıyorum, sadece aracın genişliğine alışmam lazım. İkinci olarak, insanların anlamadığını düşündüğüm bir şey, F1’in içindeki çok fazla sayıda insanın ve iş ahlakının var olması. Sizin için çalışan çok fazla insan var ve mümkün olduğunca hızlı olmak için çabalıyorlar, bu yüzden sürücü takımla çok fazla iletişim kuruyor. Araçtan maksimumu alabilmek için her zaman konuşmam gereken birileri oluyor. Formula 2’de toplamda iki mühendisim, bir tane baş mühendis ve iki de mekanikerim vardı. Yani toplamda altı, yedi kişi vardı ve şimdi 400 çalışanı olan bir takıma geldim. Bu ikisi tamamen farklı ama alışıyorum. Bu, sahip olması iyi bir problem!”

“Ben iki kişinin hayranıyım: Michael Schumacher ve Valentino Rossi. Küçükken yatak odam Ferrari yüzünden kırmızıydı ve her şeyde 46 numarayı kullanıyordum, numaram hep 46’ydı. Aracımın yan tarafında da “The Doctor” yazısı vardı, ona çılgınca bir ilgi duyuyordum. Dört, beş yaşındayken bir şey hakkında üzgün olduğumda, annem bir tür Valentino Rossi yıl sonu videosu açıyordu ve yarış kazandığı bir pist buluyordu. Annem o videoları açtığında her şey benim için düzeliyordu. Televizyonun karşısından kalkmıyordum ve daha iyi hissediyordum. Ancak alt serilerde numaranızı seçemiyorsunuz. Formula 1’e geldiğimde ise 46’yı sadece ticari sebeplerden ötürü seçemeyeceğimi hissettim. Bu yüzden 46’nın yarısı olan 23’ü seçtim. 23 her zaman benim için iyi bir numara olmuştur. Birkaç kere kullanmıştım. Seçerken çok fazla düşünmedim, ancak geleneksel olarak Rossi’nin numarasını bir şekilde taşımayı düşündüm.”

“Taylandlı bir sürücü olmak benim için büyük bir önem taşıyor. Formula 1’de başka bir Taylandlı sürücü yarıştığından beri çok uzun zaman geçti ve umarım herkesi gururlandırırım.”

“Bu sene özel olacak çünkü F2’den F1’e geçen birçok sürücü var. Formula 1 sürücülerinin en iyi sürücüler olduğunu biliyoruz, bu yüzden gridin yarısıyla daha önce kartingde yarıştığımı bilmek güzel. George ve Lando ile birlikte F2’den gelen üçlüden biri olmak ve onlarla sporun en üst seviyesinde sürmek de güzel.”

“Kask tasarımımın da bir hikayesi var. Tayland’da kraliyet ailesi büyük saygı görür ve Kral 9. Rama, Tayland’da en çok saygı gösterilen kişilerden biriydi. Kral 9. Rama birçok hayır işi yaptı, işçi sınıfı için çok şey yaptı ve 2016’da aramızdan ayrıldı. Bu yüzden 9 numarayı da kaskımda Tayland dilinde yazdım. Kaskta Tayland’a atıfta bulunduğum bir başka ayrıntı da adımın yazılı olduğu yerdeki Tayland bayrağı.”

“Tayland’da da motor sporları gelişiyor. Hatta birkaç yıl önce bir Formula 1 yarışı için görüşmeler yapılmıştı. F1’e ev sahipliği yapabilecek kalitede bir pist var. Tayland’da bir yarış yapsaydık çok güzel olurdu. Sonraki sene Vietnam takvime giriyor ve Tayland’a bir adım daha yaklaşıyoruz. En azından ev yarışım gibi olmuş olacak. Motor sporları Tayland’da giderek büyüyor ve umarım F1’de beni desteklerler.”

“Bu sene Milton Keynes’de yaşayacağım, ki bu da simülatöre yakın olduğum anlamına geliyor. Zaten bir süredir orada yaşıyorum.”

“Bir İtalyan takımında yarışmak her zaman iyidir. Motor sporlarında, özellikle kartingde zirve İtalya’dır, bu yüzden zamanınızın çoğunu İtalya’da geçiriyorsunuz. Daniil gibi İtalyanca konuşabilen insanları kıskanıyorum. Ben konuşamıyorum! İki sene harcadım ama takımla tam anlamıyla İtalyanca konuşamıyorum. Anlayabiliyorum ama yeterli değil. Yıl boyunca öğreneceğim ve daha iyi olmaya çalışacağım.”

“Japonya’da yarışmayı dört gözle bekliyorum çünkü harika bir pist gibi görünüyor. Piste dışarıdan baktığınızda, taraftarları ve tutkuyu görebiliyorsunuz. Ülkeyi de gerçekten seviyorum. Pist, ciddi bir pist çünkü eski tür bir pist, merhameti olmayan bir pist. Sürmesi gerçekten çok havalı gibi.”

“Genel olarak kariyerimde herhangi bir hedef koymuyorum. Her sene, her yarışı adım adım ele alıyorum. Antrenman, sıralama turları ya da yarış olması fark etmiyor. Eğer uzun vadeli hedefler koyarsanız, kendinizde gereksiz baskı oluşturursunuz. Ben sadece kendime odaklanıyorum ve neler olacağını bekleyip görelim.”

tr.motorsport.com